Obezite Merkezi

Tanıtım


Obezite Nedir?

Obezite, vücut yağ kütlesinin yağsız kütlesine oranla artması ile karakterize bir enerji metabolizması bozukluğudur.

 Obezite Nasıl Sınıflandırılır?

Beden Kitle İndeksi (BKİ), yetişkinlerde aşırı kilolu ve obeziteyi sınıflandırmak için yaygın olarak kullanılan basit bir boy kilo indeksidir. Bir kişinin kilogram cinsinden ağırlığının metre cinsinden boyunun karesine bölünmesi (kg/m2) olarak tanımlanmaktadır. Yetişkin bireylerde BKİ 25 kg/m2 fazla kiloluluğu, BKİ 30 kg/m2 durumunda ise obeziteyi göstermektedir.

 

Tablo1: Obezite Sınıflaması

SINIFLANDIRMA

BKİ (kg/m2)

Düşük Kilolu

<18.50

Normal

18.50-24.99

Kilolu

25

1. Derece Obez

30.00-34.99

2. Derece Obez

35.00-39.99

Morbid Obez

40

 

Obezite Sıklığı

Obezite, yüzyılın küresel boyutta en önemli halk sağlığı sorunudur. Ülkemiz, beslenme durumu yönünden gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Türkiye’de beslenme durumu bölgelere, mevsimlere, sosyoekonomik düzeye ve kentsel-kırsal yerleşim yerlerine göre önemli farklılıklar göstermektedir.

 Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) raporlarına göre Amerika’dan sonra obezitenin en sık görüldüğü bölge Avrupa’dır. 2022 yılı Avrupa Obezite Raporunda Türkiye ilk sıradadır. Bu rapora göre Türkiye’de yetişkinlerin %59’u, çocukların ise 3’te 1’i aşırı kilolu ya da obezdir.

 

Obezitenin Nedenleri

1. Kötü beslenme

2. Fiziksel aktivite azlığıdır.

 Dünya genelinde artan şehirleşme ve ticari kaygılar ile birlikte beslenme alışkanlıkları kötüleşmekte ve fiziksel aktivite azalmaktadır. Maalesef gelişen teknolojiyle birlikte masa başı çalışma artmıştır. Tüm bu nedenler dünya genelinde obezite sayı ve sıklığını arttırmaktadır.

 

Obezite Tedavi Yöntemleri

Obezite, tüm organ sistemlerini etkileyerek birçok sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Tedavisinde ilk aşama yaşam ve diyet değişikliğidir. Ancak bu tedavilerin vücut ağırlığına etkisi daha zayıftır ve buna yüksek oranda geri ağırlık kazanımı da eşlik etmektedir. Yaşam ve diyet değişikliği tedavisi başarılı olmayan, beklenen ağırlık kaybına ulaşamayan hastalarda farmakolojik tedaviler uygulanabilmektedir. En az altı ay uygulanan yaşam tarzı değişikliği, kişiye özgü diyet uygulaması ve farmakolojik tedaviye yanıt vermeyen hastalarda ise obezite cerrahisi en son seçenek olarak uygun hastalarda düşünülmelidir.

Obezitenin tedavisinde bir diğer yöntem, endoskopik bariatrik cerrahi tedavileridir. Bu tedaviler ameliyat gerekliliği olmayan hasta grubu ya da ameliyat istemeyen hastalar için uygun yöntemlerdir. İki farklı başlık altında incelenebilirler. İlki intragastrik balon, İkincisi mide botoksudur.

 

Mide Balonu

İntragastrik balon uygulaması (mide balonu), endoskopik olarak ya da yutturularak yapılabilir. Mide içerisinde hacim kaplayan balon belirli süre mide içerisinde kalır ve bu sürede uygulanan özel diyet yöntemleriyle kişi zayıflatılmaya çalışılır. Yutulabilir balonlarda balon kendiliğinden dışkı yoluyla atılırken diğer balonlar endoskopik olarak belirli bir süreden sonra çıkarılır.

 

Mide Botoksu

Mide botoksu ise yine mide içerisinde belirli noktalara endoskopik olarak Botilinum Toksin A uygulanması şeklinde yapılır. Mide kaslarını felç edip mide hareketlerini yavaşlatma ve iştahı azaltma amaçlanır. Etkinliği diğer botoks uygulamalarındaki gibi 6 aydır.

 

Endoskopik Yöntemler (Balon-Botoks) ile  Ne Kadar Kilo Verilir?

Mide balonu ve mide botoksu ile amaçlanan kilo kaybı miktarı vücut ağırlığınızın %10-15’i kadardır. Başarı şansı tamamen tedavi uyumunuzla alakalıdır.

 

Obezite Tedavisinde Cerrahi Yöntemler

Tüp Mide Ameliyatı

Obezite cerrahisinde cerrahi endikasyonlar;

 BKİ 40 olan hastalar,

 BKİ 35in üzerinde bir veya daha fazla yandaş hastalığı olan hastalar (Tip-2 diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi, uyku apnesi, obezite hipoventilasyon sendromu, yağlı karaciğer hastalığı, steatohepatit, psödotümör serebri, reflü, astım, venöz staz hastalığı, idrar inkontinansı,

artrit, hayat kalitesinde düşme)

 

Ayarlanabilir Gastrik Bant

Tamamen laparoskopik (kapalı) olarak gerçekleştirilen bu yöntemde, özefagus ile mide bileşkesinin yaklaşık 3-4 cm altından, midenin çevresine adeta pantolon kemeri gibi bir bant yerleştirilmektedir.

 

Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide)

Kısıtlayıcı özelliğe sahip bir ameliyat tekniğidir. Amaç midenin hacim olarak kapasitesini küçültmektir. Midenin yaklaşık olarak %80’i laparoskopik ameliyatla geride yemek borusu genişliği kadar bir bölüm kalacak şekilde stapler yardımıyla çıkarılmaktadır. Kalan midenin şeklinden dolayı da tüp mide ameliyatı veya mide küçültme ameliyatı da denmektedir.

 

Roux-en-Y Gastrik Bypass

Ameliyat laparoskopik veya robotik yöntemle gerçekleştirilebilmektedir. İlk önce mide 2 parçaya ayrılarak yemek borusuna bağlı 15-30 ml hacimli bir mide poşu bırakılmaktadır. Geride kalan mide kısmı gıda transiti üzerindeki fonksiyonunu kaybetmektedir. Hastanın durumuna bağlı olarak değişkenlik göstermekle beraber, genelde 75 cm ileriden ince bağırsak ayrılarak alt uç mideye anastomoze edilmekte ve üst uç ise alt ucun 100-150 cm uzağına anastomoze edilmektedir. Yiyeceklere sindirim enzimleri 100-150 cm ileride buluşmaktadır. Bu durum emilim bozukluğu yaratmaktadır.

 

Mini Gastrik Bypass

Ameliyat genel anestezi altında ve laparoskopik olarak gerçekleştirilir. Küçük bir tüp mide oluşturulduktan sonra hastanın durumuna göre değişmekle beraber genellikle treitzdan itibaren 150-200 cm ince bağırsak ölçülerek oluşturulan mideye anastomoz yapılır.

 

Biliopankreatik Diversiyon ± Duodenal Switch

Emilim engelleyici ve kısmen de hacim kısıtlayıcı bir ameliyattır. Bu ameliyat, süper obez dediğimiz BKİ 50’nin üzerinde olan durumlarda ve daha önce tüp mide ameliyatı geçirip tekrar eski kilolarına gelmiş hastalarda bir cerrahi seçenek olarak sunulabilir. Aynı zamanda kontrolsüz diyabeti olan hastalar için de önerilebilen bir yöntemdir. Bu ameliyatta öncelikle bir sleeve gastrektomi ile mide küçültülmektedir ve daha sonra ileoçekal bölgeden ince bağırsağın son 200-250 cm'sine anastomoz yapılır. Böylece, alınan besinler doğrudan ince bağırsaklara yönlendirilir. İnce bağırsakların yaklaşık 2/3'ünü bypass edecek şekilde güçlü bir malabsorbsiyon ve emilim kısıtlaması oluşturulur.

 

Tablo2: Cerrahi Yöntemler

Besin Alımını Kısıtlayıcı

Ameliyatlar

Besin Alımını Kısıtlayıcı ve

Emilim Bozucu Ameliyatlar

Emilim Bozucu Ameliyatlar

Ayarlanabilir Gastrik Band

Roux-en-Y Gastrik Bypass

Biliopankreatik Diversiyon

Sleeve Gastrektomi(tüp mide)

Mini Gastrik Bypass

 

 

Cerrahi Sonrası Komplikasyonlar

1. Gastrointestinal Kaçak

Tüp mide ameliyatından sonra kaçak oranları ortalama % 1.06, Roux-en-Y bypass ameliyatından sonra ise ortalama % 1,1’dir. Uygun cerrahi teknik sonrası kaçak oranları ciddi miktarda azalmaktadır. Hastaların ameliyat sonrası takipleri kaçak tespit ve tedavisinde önem arz etmektedir. Kaçak olan hastalarda kalp atımlarında hızlanma, sık nefes alıp verme, karın ağrısı, ateş gibi bulgular olur. Bu bulguları olan hastalarda kaçak için hassas davranmalı ve gereğinde tomografik incelemeyle hasta değerlendirilmelidir. Hastanın post op yakınmaları önemle irdelenmelidir. Kaçak tespit edilirse, tespit zamanına göre tedavi protokolü belirlenip tedaviye başlanılmalıdır. Kaçak tedavisinde endoskopik stent ve girişimsel radyoloji önem arz etmektedir. Bu yüzden, bu imkanları bulunan hastanelerde ameliyat tercih edilmelidir.

 

2. Kanama

Gastrik bypass’ta ve sleeve gastrektomi’de vakaların yaklaşık %11'inde müdahale gerektiren post operatif kanamalar gelişebilir ve %85'inin cerrahi müdahale olmadan durması muhtemeldir. Kanama olasılığını azaltmada uygun cerrahi teknik ve kaliteli malzeme kullanımı önem arz eder. Stapler hattı üzerine atılan destek süturunun kanamayı azalttığına dair ciddi kanıtlar bulunmaktadır.

Kanama durumunda destekleyici tedavi başlatılmalıdır, yeterli venöz erişim, kristaloid resüsitasyon, kan ürünü transfüzyonları, seri hematokrit ölçümleri ve hemodinamik izleme sağlanmalıdır. Herhangi bir koagülopatinin olup olmadığı araştırılmalı ve varsa düzeltilmelidir. Tromboemboli kemoprofilaksisi durdurulmalıdır. Gereğinde endoskopik ve cerrahi yöntemlerle kanama durdurulmalıdır.

 

3. Tromboemboli

Bariatrik operasyondan sonra Venöz Tromboemboli (VTE) oranı düşük olmakla birlikte tromboembolik komplikasyonlar, bariatrik cerrahi sonrası morbiditenin ana nedenini ve mortalitenin %50'sini oluşturmaktadır. Bu yüzde emboli proflaksisi önem arz eder. Aralıklı pnömatik kompresyon veya kompresyon çorapları gibi mekanik yöntemler ve erken mobilizasyon ile birlikte düşük molekül ağırlıklı heparin kullanımı tramboemboli riskini önemli ölçüde azaltır.

 

Ameliyat Sonrası Yapılması Gerekenler

Obezite Cerrahisi sonrasında özel bir diyet ve takip programı uygulanmaktadır. Bu program tamamen doktorunuz ve diyetisyeniniz tarafından planlanıp uygulanmaktadır. Erken postoperatif dönemde yakın takip ve izlem gerektiğinden ilk hafta hekiminize uygun uzaklıkta konaklamanız gerekmektedir.

Beslenme programı berrak sıvılardan katı gıdaya geçişe doğru olur. Ne zaman katı gıdaya geçileceğini hekiminiz belirler. Ameliyat yönteminiz ve takip sonuçlarınıza göre ek gıda takviyeleri önerilebilir. Protein ağırlıklı beslenme tavsiye edilen beslenme şeklidir.

Ameliyat sonrası dönemde hastalar; 10. gün, 1. ay, 3. ay, 6. ay, 12. ay ve 18. aylarda kontrollere çağrılır. Bu kontrollerde kan tetkikleri ile birlikte 6. ayda ultrasonografi ve 1. yılda da endoskopik kontrol yapılır.

 

Ne zaman spora başlanır?

Ameliyat sonrasında 1. haftadan sonra günlük aktivitelere başlanılır. 1. aydan sonra karın kaslarını zorlamamak kaydıyla spor yapılabilir.

Vücutta sarkma olur mu?

Protein ağırlıklı beslenme neticesinde kas doku kaybı azaltılıp erken spor aktivitelerine başlanılarak sarkma minimale indirilebilir.

 

Ameliyat Sonrası Gebelik

Ameliyat sonrasında kilo verme döneminde gebelik önerilmemektedir. Tavsiye edilen 1. yıldan sonra gebe kalınmasıdır.

 

Metabolik Cerrahi

Tip-2 Diyabet, toplumda yaygın görülen bir hastalıktır. Metabolik cerrahide gastrointestinal sistem, metabolik regülasyondaki rolü nedeniyle önemli bir hedeftir. Metabolik cerrahi Tip-2 DM'yi ve diğer metabolik sorunların düzeltilmesi için yapılan operasyonları kapsamaktadır. RYGB, MGB, Sleeve Gastrektomi, Gastrik Bant, Biliopankreatik Diversiyon gibi ameliyatlar bariatrik ve metabolik sorunların giderilmesinde etkili olmaktadır.

Metabolik cerrahi, sınıf III obezitesi olan hastalarda (BKİ 40 kg/m2) ve hipergliseminin yaşam tarzı ve optimal medikal tedaviye rağmen yetersiz şekilde kontrol edildiği sınıf II obezitesi olanlarda (BKİ 35.0-39.9 kg/m2) Tip-2 DM’yi tedavi etmek için önerilmektedir. Ayrıca oral veya enjektabl ilaçlarla optimal tedaviye rağmen kontrol edilemeyen hiperglisemi varsa, Tip-2 Dm’yi ve BKİ 30.0-34.9 kg/m2 olan hastalar için de cerrahi düşünülebilir.