Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı

Tedavi yöntemleri

Tedavi yöntemleri

1. Kasık fıtıkları, hidrosel ve kordon kisti

2. Göbek fıtığı (umbilikal herni)

3. İnmemiş testis

4. Çocuklarda akut skrotum

5. Sünnet

6. Anal fissür (makatta yırtık)

7. İnvaginasyon

8. Gastroösefageal reflü (GÖR)

9. Kabızlık

10. Gece alt ıslatma

11. Çocuklarda apandisit

12. Hypospadias (Peygamber sünneti) nedir?

13. Pilor stenozu

14. Hirschsprung hastalığı

15. Anal atrezi

 1- Kasık Fıtıkları, Hidrosel Ve Kordon Kisti

Çocuklarda kasık fıtıklarının görülme sıklığı %2 ila %5 arasındaki oranlarda değişiklikler göstermektedir. Tedavisi yalnızca ameliyat ile mümkündür. Prematüre (zamanından önce doğmuş) bebeklerde, düşük doğum ağırlıklı bebeklerde ve eşlik eden başka hastalıkların varlığında sıklığı artmaktadır. Erkek çocuklarda kızlara oranla 8 ila 10 kat daha sık görülmektedir.

Fıtık kesesi karın içerisinden yumurtalıklara doğru uzanan bir artığın kalmasıyla oluşur. Eğer bu artığın karın içi ile ilişkisi dar ise karın içi sıvısı akışı gerçekleşir ve içi sıvı dolu bir şişlik oluşturur. Bu durum hidrosel veya kordon kisti olarak bilinen hastalıklara yol açar. Hidrosel eğer kasık fıtığı eşlik etmiyorsa 2 yaşına kadar takip edilmelidir. Ancak bu çocuklarda kasık fıtığının tabloya ilave olma ihtimali açısından bir Çocuk Cerrahı tarafından takip edilmelidir. 2 yaşından sonra hidroselin devam etmesi halinde cerrahi müdahale gereklidir.

Erkeklerde daha çok bağırsaklar, kızlarda ise yumurtalık veya tüpler fıtık kesesi içinde yer alır. Kasık bağları esas sorunu çözmediği için tedavide hiçbir yarar sağlamadığı gibi boğulma riskini arttırdığından ve dokuları ezip ameliyatı zorlaştırdığından kesinlikle kullanılmamalıdır. Tedavi edilmediği takdirde fıtığın sıkışma, bu durumda içindeki dokuların (bağırsak, over veya tüp) kanlanmalarının bozulmasına ve ciddi komplikasyonların gelişmesine neden olabilir. Bu durumda daha komplike ameliyatlara ihtiyaç duyulur. Çocuk Cerrahisi uzmanları tarafından gerçekleştirildiğinde kısa süren ve komplikasyonu oldukça az olan bu ameliyatlar günübirlik uygulama şeklinde gerçekleştirilir. Yenidoğan veya prematüre doğan bebekler dışında hastaların hemen hemen tamamı ameliyattan sonra beslenip taburcu edilmektedirler. Bu ameliyat yenidoğanlarda bile en kısa sürede yapılmalıdır.

Çocuklarda kasık fıtığı tanısı konulur konulmaz ameliyat edilmelidir.

2- Göbek Fıtığı (Umbilikal Herni)

Göbek fıtığı, göbek kordonunun çıkış yerinde karın duvarındaki zayıflıktan kaynaklanan içine genellikle ince bağırsakların dolduğu fıtık çeşididir. Bu halka çocuğun hareketlenip karın kaslarının gelişmesi ile çoğu kez ilk 1-1,5 yaş içinde kendiliğinden kapanır. Bebeğin ağladığı veya ıkındığı gibi hallerde dışarı doğru çıkan bu fıtığın dışarıda kalıp sorunlara neden olması pek nadir görülür. Büyük bir kısmı takiple ve kendi halinde hiçbir müdahaleye gerek kalmadan kapanan bu durumda ameliyat 4 yaşından büyük ve 1,5 cm’den daha geniş göbek fıtıklarında uygulanır.

3- İnmemiş Testis

Testisin, hormonal, mekanik veya kendisine ait anomaliler nedeniyle kasık kanalından geçip skrotum (hayaların yerleştiği torba) içindeki yerini alamamasıdır. Sıcak ortamda testisler skrotuma (torbaya) inmiyor ise hekiminize başvurmanız uygun olacaktır.

Testisler gelişim süreci içinde karın içinde gelişir. Daha sonra vücut ısısından 1,5-2 derece daha düşük sıcaklıktaki skrotuma doğru hareket ederler. Burası, testislerin en iyi çalışmasını sağlayabilecek anatomik bölgedir.

İnmemiş testis, prematüre (zamanından erken doğmuş) bebeklerde %25-30, term (zamanında doğan) bebeklerde ise %2-3,5 sıklıkla görülür. Testislerin skrotuma inişi, anne karnındaki son 3 ayda olur, bu bazen doğum sonrası da sürer ve bir yaşında inmemiş testis sıklığı prematürelerde %5,4’e, term bebeklerde %1’e kadar düşer. Gerçek inmemiş testisin, 1 yaşından sonra skrotuma inmesi beklenmez. İnmemiş testisli çocukların bir kısmında ailevi inmemiş testis hikâyesi de vardır. %60 sağ taraftadır ve %20 iki taraflı olabilir. Testisin fonksiyonlarının en iyi düzeyde gerçekleştirebilmesi için testislerin skrotuma indirilmesi gerekmektedir. Bunu sağlamak için ancak çocuk cerrahları tarafından yapılacak değerlendirmeler sonucunda cerrahi tedaviler uygulanır.

 

4- Çocuklarda Akut Skrotum

Skrotumda kızarıklık, şişlik ve ağrı şikâyeti ile belirir. Bu belirtilere neden olan hastalıklar akut skrotum patolojileri olarak adlandırılır. Bu grup içinde testis torsiyonu, testis ve epididim eklerinin torsiyonları, epididimitis/orşiepididimitis, boğulmuş kasık fıtığı, travmatik hidro/hematosel, idiopatik skrotal ödem ve skrotumun yağ nekrozu sayılabilir.

 

5- Testis Torsiyonu

Testis torsiyonu en sık görülen akut skrotum sebebi değildir. Ancak sonuçları nedeniyle en önemli olanıdır. Acil cerrahi müdahalenin gerektiren testis torsiyonunda spermatik kord torsiyone, spermatik damarlar obstrükte olmakta ve eğer bu torsiyon uygun bir zaman diliminde detorsiyone edilmezse testis nekroza uğramaktadır. Torsiyon riski, testisin hacim ve ağırlık olarak belirgin gelişme gösterdiği ergenlik döneminde en fazladır. Ameliyat edilmemiş inmemiş testislerde de risk yüksektir.

 

6- Sünnet

Penis ucunu/başını ortaya çıkaracak şekilde, sünnet derisinin kısmen alınmasıdır. Sünnet derisi, penisin baş kısmını saran özel yapıda bir deri dokusudur. Sünnet derisi ucundaki açıklığın dar olması, idrar yapmayı ve bu bölgenin temizliğini güçleştirebilir. Bu bölgede tekrarlayan infeksiyonlar üst idrar yollarında da sorun yaratabilir. Sünnet derisinin alınması ile bu sorunlar ortadan kalkar. Cinsel kimlik gelişiminin tamamlanmasından önce (ilk 2 yaş içinde) genel anestezi altında yapılması uygundur. Sonraki yaş gruplarında da çocuğun psikolojik olarak hazırlanması ve operasyonun genel anestezi altında yapılması gerekir.

 

7- Anal Fissür (Makatta Yırtık)

Makat deliği etrafında çatlak veya yarığa anal fissür denir. 

 

Belirtileri nelerdir?

• Dışkıda veya bezde parlak kırmızı kan olması,

• Tuvalet kağıdına bulaşma şeklinde taze kanama,

• Dışkılama sırasında acıma, ağlama,

• Dışkılama dışı zamanlarda kaşıntı,

• Anüste yüzeysel yarık veya çatlak görülebilir.

 

Tedavisi

Sıcak suya oturma banyosu, kabızlık diyeti ile beslenme, makata sürülecek lokal etkili anestezik pomadlar kullanılır.

 

8- İnvaginasyon

Bağırsak düğümlenmesi olarak bilinir. Sıklıkla ince bağırsağın kalın bağırsak içerisine teleskop gibi girerek sıkışmasıdır. En sık 6-18 ay arasındaki, kilolu süt çocuklarında görülür. Sıklıkla bağırsak hareketlerinin artması (ishal) ve solunum yolu enfeksiyonu sırasında oluşur. Belirtileri bağırsak tıkanmasına bağlı olarak huzursuzluk, karın ağrısı, kusma, karın şişkinliği ve kakada kan bulunmasıdır.

 

Tedavisi

Sıvı tedavisi: Kusma ve kanlı ishalle sıvı kaybeden bebeğe mutlaka serum takılarak uygun içerikli mineralli serum verilir. Burundan sonda takılarak mide sıvılarının boşaltılması gerekir.

Lavmanla tedavi: Erken tanı konan bazı vakalarda makattan lavmanla verilen baryum veya hava invajinasyon bölgesinin kendiliğinden düzelmesini sağlayabilir.

Cerrahi tedavi: Açık cerrahi yöntemle invajinasyon bölgesine girişim gerekir. Bazı vakalarda invajinasyon bölgesinin elle düzeltilmesi yeterliyken bazılarında o bölge kesilip çıkarılarak uç uca dikmek bile gerekir. (Bu tamamen o anda hastanın durumuyla ilgilidir)

 

9- Gastroösefageal Reflü (GÖR)

Tanım: Reflü (reflux), kelime anlamı ile “kaçak” demektir. Mide içeriklerinin yemek borusu boyunca yukarı çıkmasına gastroösofageal reflü (GÖR) denir.

Nedenleri

Bebek beslenirken lokma, yemek borusu boyunca aşağı inerken mideye giriş yerinde yemek borusu-mide arası kapakçık açılır, lokma mideye girer ve kapakçık kapanır. (Aslında burada gözle görülen gerçek bir kapakçık yoktur; yemek borusunu meydana getiren kas dokusunda bir sıkılaşmadan kaynaklanan fonksiyonel bir kapakçık vardır). Kapakçık midedeki gıdaların yemek borusuna geri kaçmasına engel olarak bir “çekvalf” gibi çalışmalıdır. Süt çocuklarında bu  kapakçık zayıftır, tam kapanmaz ve mama mideden ağza kadar gelir, hatta fışkırabilir.

 

Belirtileri

GÖR, klinikte beslenmeden sonra ağız kenarından hafif çıkarma ile önümüze gelir. Bu çıkarmalar bazen daha güçlü olur ve burundan dahi süt gelebilir ve fışkırabilir. Özellikle koliğin (gaz sancılarının) en şiddetli olduğu 6-8 haftalarda GÖR de şiddetlenir.

 

Tedavi

Bebeğin nefes borusuna kaçma ile morarmalara neden olmuyorsa, aylık kilo alma hızını olumsuz etkilemiyorsa tedavi edilmesine gerek yoktur. Genel olarak beslenme sonrası sallanmadan gazının çıkarılması, uzun süre dik tutulması, 30 C eğimli bir yerde, mümkünse yan yatırılması yeterlidir.

Genelde kolik ile GÖR’de 3-4 ayda zayıflar. Ancak bazen 1-1,5 sene sürer. Ama kendiliğinden düzelebilir. Tedavi gerekip gerekmediği konusunda doktorunuzla konuşun. Bazen tekrarlayan öksürük, hırıltı bronşit, zatürre, sinüzit sebebiyle bile olabilir. İştahsızlık, kilo alamama, kansızlık, yanma, ağız kokusuna da neden olabilir.  Teşhis için ilaçlı mide filmi, sintigrafi, endoskopi gerekebilir. Burundan yemek borusuna sarkıtılıp orada 24 saat bırakılarak 24 saatlik asit ölçümü   (ph – metre) en kıymetli tanı yöntemidir.

 

10- Kabızlık

Günlük yaşantımızdan farklı olarak sıklığı ne olursa olsun zor dışkılamaya kabızlık diyoruz. Yani 4 günde 1 ama rahat yapan ve gelişmesi normal olan 5 aylık bir bebek kabız değildir. Oysa her gün 2-3 kez yapan ama zorlanan, ağlayan, kramplar giren, karnı şişen ve dışkısı sert olan bir bebek kabızdır. Burada önemli olan karın ağrısı, kramp, şişlik, dolgunluk, gerginlik vs. olup olmamasıdır. Normal dışkı kolay çıkmalı, yumuşak kıvamda olmalı, çok sulu veya kuru olmamalıdır.

 

Nedenleri

a- Doğumsal bağırsak ve anüs hastalıkları

Özellikle doğumsal anüs darlığı çoğu çocuk doktoru tarafından bile tanınamamaktadır. Doğumsal anüs darlığı olan bebeklerin %80’i kızdır. 1-2 haftalıktan itibaren gaz sancısı ile birlikte olduğu için tanınması güç olur. Kaka yaptıkları zaman rahatlarlar. Dışkılama öncesi karınları iyice şişer. Ağlamaları çığlıklar halini alır ve anüse hafif bir dokunma (fitil veya termometre ucu) ile fışkırtır tarzda kaka yaparlar. Tanı ancak anüsün parmakla muayenesinde iç anal halkanın darlığının fark edilmesi ile konur. Hirschprung hastalığı ise kabızlık ile seyreden ağır bir doğumsal bağırsak hastalığıdır. Doktorunuz Hirschprung hastalığından şüphelenirse sizi bir çocuk cerrahına gönderecektir. İlaç tedavisi yoktur, cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilmektedir.

 

b- Beslenme hataları

Diyette yeteri kadar lif olmaması, fast food türü, patates kızartması, köfte, makarna, pilav, kek, börek, şekerleme, çikolata ağırlıklı beslenme en büyük beslenme hatalarıdır. Bu durumda dışkı iyice sertleşir ve çıkması zorlaşır.

 

c- İnek sütü alerjisi

İnek sütü alerjisi olan bazı bebeklerde anne sütüne ek olarak mama başlanması halinde veya inek sütü proteini olan gıdalar tüketilmeye başlandığında kabızlık ortaya çıkabilir.

 

d- Psikolojik nedenler

Çocuğun kakasını söylemeye başladığı yaklaşık 2 yaş civarında aşırı baskı veya anne-çocuk arası inatlaşmalar nedeniyle gelişebilir. Bazen de çocuklar evleri dışında bir yerde kaka yapmak istemez, hatta kakası geldiği halde öğretmeninden çekinip söylemeye utanabilir. Bu ve benzer durumlarda istemli olarak dışkının tutulması ile bağırsakların en son kısmında (düz bağırsak) bekleyen dışkının sıvı kısmı bağırsaklar tarafından iyice emilir, dışkı iyice sertleşir. Artık çocuğun dayanamayacağı noktaya gelince dışkılama gerçekleşir ama sertleşmiş olan dışkı anüsten geçerken sıyrık ve yırtılmalara neden olur. Bu şekilde canı acıyan çocuk, kaka yaparken canı acımasın diye, kakasını daha uzun süre tutmaya çalışır. Böylece korku-ağrı-dışkılama ihtiyacı şeklinde bir kısır döngü başlar.

 

e- Hareketsizlik

Özellikle şişman çocuklarda gördüğümüz bir durumdur. Hareket ve fiziksel egzersizler bağırsakların harekete geçmesini sağlar. Hareketsiz bir çocuk (özellikle spastik ve sürekli yatmak durumunda olanlarda daha dramatiktir) yeteri kadar lifli beslenmiyorsa kabızlık çekecektir.

 

f- Bağırsakları etkileyen başka sistem hastalıkları

Hipotiroidi, hipokalsemi (kan kalsiyumunda düşüklük) vb.

 

Tedavi

Tedavi hastalığa neden olan etkenlere yönelik olmalıdır. Hirschprung veya anüs darlığı varsa tedavi ameliyatla veya anüs genişletici bujileme yöntemi ile olur. İnek sütü alerjisi varsa inek sütü proteininden fakir diyet verilir ve gerekirse ilaç kullanılır.

 

Beslenme hatalarında ise;

1- Fast food türü beslenme, patates kızartması, köfte, makarna, pilav, beyaz ekmek, kek, börek, şekerleme, çikolata diyetten çıkarılmalıdır.

2- Diyete lifli gıdalar sokulmalıdır. Meyve (armut, kayısı, üzüm, incir, kivi, şeftali, portakal), sebzenin her türlüsü, bakliyat (kuru fasulye, nohut, mercimek), tahıllı ekmekler, aşure, yeşil salata, havuç tüketilmelidir.

3- Bol su ve sulu gıda tüketilmelidir.

4- Ayrıca düzenli tuvalet alışkanlığı için günde 2-3 kez tuvalete oturtulmalı ve tuvalet terbiyesi kazandırmaya çalışılmalıdır. Sıkışır sıkışmaz tuvalete gitmesi öğretilmelidir.

5- Anüste sıyrık yırtık, çatlak oluştuysa, hele de kanamaya neden oluyorsa mutlaka çocuk doktorunuza danışın. Dışkılama sırasında anüste uyuşmayı sağlayacak kremler, pelvis kaslarını gevşetme amaçlı sıcak su oturma banyoları önerecektir.

 

6- İlaç Tedavisi

Gerekiyorsa lavmanla bağırsak boşalımı sağlanır ve yukarıdan gelen dışkının yumuşaması için de müshil verilir.

 

7- Hareket Ve Egzersiz, Uzun Yürüyüşler

Bağırsakların aktifleşmesini sağlayabilir.

 

11- Gece Alt Islatma

Çocuklarda gece altını ıslatma tedavi edilebilir bir hastalıktır. Hastalığın tıbbi adı “Enürezis Nokturna”dır. Çocuklarda oldukça sıktır. 5 yaşından sonra haftada bir-iki kez gece alt ıslatması olan çocuklarda bu hastalığın varlığından söz edilebilir. Toplumumuzda gece altını ıslatmanın zamanla geçen normal bir durum olduğuna dair yanlış bir inanış vardır. Gece altını ıslatan çocuğu olan aileler eğer çocukları 5 yaşından büyük ise tedavi yollarını aramalıdırlar. Hastalığın uyku derinliği ve mesane (idrar torbası) hacmi ile ilgili olduğu görüşü hâkimdir. Bazı psikolojik etmenler de hastalığın oluşmasında rol oynamaktadır. Erkek çocuklarda kız çocuklara oranla daha sık görülür.

Bu durumdan en fazla çocuk rahatsızdır ve kurtulmak istemektedir. Her sabah yatağından ıslak olarak kalkan bir çocuğun duyduğu sıkıntıyı anlamak çok zor değildir. Bu durum aileler tarafından hastalık olarak kabul edilmediği için çocuk devamlı suçlanmakta ve zaman zaman cezaya çarptırılmaktadır. Özellikle yabancı bir evde yatması gerektiği ya da kamp, tatil gibi nedenlerle evden uzak kaldığı durumlarda çocuk çok yoğun utanma duygusu yaşar. Bu nedenle birçok faaliyete katılmak istemeyebilir.

Halk arasında tedavide kullanılan bazı ilaçların kısırlığa neden olabileceği gibi yanlış bir kanaat vardır. Gece alt ıslatma sorunu olan çocuklarda kullanılan ilaçların kısırlık yapması söz konusu değildir.

Beş yaşındaki çocukların yaklaşık %15’inde EN görülmektedir. Kendi kendine de düzelebilen Enürezis Nokturna sıklığı yaş ilerledikçe azalmakta, erişkin yaşlarda %1 oranında devam etmektedir.

Bu hastalığın tedavisinde oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır. Tedavide Çocuk Cerrahı ile kademeli olarak bazı programlar uygulanmakta, ilaçlardan ve alarm yöntemlerinden de yararlanılmaktadır.

 

12- Çocuklarda Apandisit

Bazı karın ağrıları, diğerlerinden daha ciddi olabilir. Çocuğunuz karın ağrısından yakınıyorsa, ağrının nerede olduğuna dikkat edin. Ağrı birkaç saat içinde karnın sağ tarafına doğru ilerler ve daha keskin ve şiddetli bir hal alırsa, ciddi bir durum olan apandisitten kuşkulanılır. Apandisit, 6 yaşın üzerindeki çocuklarda sık görülür, ancak daha küçük çocuklarda da ortaya çıkabilmektedir. Yaşamı tehdit edebildiğinden, bu tür belirtiler görüldüğünde, apandisit olabileceğinin düşünülmesi ve hemen doktora başvurulması önemlidir. Apandisit ince ve kalın bağırsakların birleşme yerinde bulunan apandiks (kör bağırsak) iltihabıdır.

 

Belirtileri

Apandisit, kör bağırsak içerisine sert besin artıklarının girmesi, boşalmasının güçleşmesi ve iltihabın eklenerek doku bütünlüğünün bozulmasıyla oluşur. Doku bütünlüğünün bozulması perforasyon (delinme/patlama) ile sonuçlanabilir. Başlıca apandisit belirtileri arasında karın ağrısı, iştahsızlık, bulantı-kusma, ateş bulunur.

 

Tedavisi

Cerrahidir. Apandisit tanısından hemen sonra operasyon hazırlığı yapılmalıdır. İltihaplı ve bütünlüğü bozulmuş apandiks, delinmeden önce alınmalıdır. Bu işlem, hastanın durumuna göre laparoskopik ya da açık cerrahi ile gerçekleştirilir.

 

13- Hypospadias (Peygamber Sünneti) Nedir?

Erkek çocukta dış idrar yolu (üretra) ağzının penis ucunda olmaması, daha aşağıda ve geride olmasıdır. Halk arasında "doğuştan sünnetli" ya da "peygamber sünnetli" olarak ifade edilir.

Hipospadyas, erkek çocuklarda inmemiş testisten sonra en sık görülen dış genital yapı anomalisidir. Sıklığı giderek artan hipospadyas, erkek yenidoğanlarda 1/250 - 1/500 oranında görülebilir. Hipospadyas ile birlikte inmemiş testis, böbrek gelişim kusurları, cinsel gelişim kusuru (intersex) görülebilir. Hipospadyas oluşma nedenleri arasında sıklıkla endokrin, çevresel ve genetik faktörler bulunur. Bazı kimyasal maddelerin ve teratojenik ilaçların, anne karnında gelişmekte olan bebeği etkilemesiyle oluşabilir.

 

Tedavisi

Cerrahidir. Hipospadyaslı çocuklara 6 ay ila 1,5 yaş arasında cerrahi tedavi uygulanır. Cerrahi tedavi ile düzgün, darlık ve sızıntısı olmayan idrar yolu oluşturulur, penis yapısı düzeltilir.

 

14- Pilor Stenozu

Pilor stenozu, mide çıkışında bulunan pilor kasının normalden fazla gelişerek bu bölgede tıkanıklık oluşturmasıdır. Pilor stenozu süt çocukluğu döneminin nadir ama önemli bir kusma nedenidir. Pilor stenozu ile doğan bir bebek hayatının ilk günlerinde normal bir görünüme sahiptir; iyi beslenir, kusması her bebek kadar veya biraz daha fazla reflü kusması şeklindedir. Zamanla kusmalar giderek artar, basınçlı ve fışkırır tarzda olmaya başlar. Kusmalara bağlı su ve tuz (özellikle potasyum kaybı) ortaya çıkar.

 

Belirtileri

Pilor kasının fazla gelişmesi, doğumdan 20 gün ila 1 ay sonra bulgu verir. Bebekte fışkırır şekilde tekrarlayan kusmalar, halsizlik, deride buruşma, pilor stenozu belirtileri arasındadır.

 

Tedavisi

Cerahidir. Pilor kası aralanarak geçiş rahatlatılır.

 

15- Hirschsprung Hastalığı ya da “Konjenital Agangliyonik Megakolon”

Bağırsakların gevşemesini sağlayan sinir hücrelerinin yokluğu ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Bağırsaklar kasılıp gevşeyerek hareket ederler. Bu hastalıkta gevşemeyi sağlayan hücreler olmadığından, bağırsağın etkilenmiş kısmı kasılı kalır. Oluşan tıkanıklık dışkının aşağı doğru geçmesini engeller. Bu şekilde ortaya çıkan “intestinal obstrüksiyon” ancak cerrahi yöntemle, içinde sinir hücresi olmayan bağırsağın çıkarılıp yerine normal bağırsağın getirilmesiyle tedavi edilebilir.

Hirschsprung hastalığında tedavi cerrahidir. Tedavide ana ilke, içinde hücre bulunmayan agangliyonik kesimi devre dışı bırakıp yerine içinde hücre bulunan gangliyonik kesimi getirmektir.

Cerrahi işlem; çocuğun yaşına, agangliyonik segmentin uzunluğuna ve bulgulara bağlı olmak üzere tek, iki ya da üç aşamalı olarak gerçekleştirilir. Kliniğimizde tüm yöntemler uygulanmaktadır.

 

Üç evreli yöntem: İlk tanımlanan ve günümüzde de kullanılan bir yöntemdir. Buna göre, ilk evrede kalın bağırsağın içinde ganglion hücresi olan kısmı geçici olarak karın duvarına ağızlaştırılır. İkinci evrede ise; değişik yöntemler uygulanarak içinde hücre olmayan aganglionik bağırsak çıkarılır ya da devre dışı bırakılır ve yerine içinde hücre bulunan ganglionik bağırsak çekilir. Üçüncü evrede kolostomi kapatılarak tedavi tamamlanmış olur.

 

İki evreli ameliyatlar: İlk evrede kalın bağırsağın içinde ganglion hücresi olan kısmı geçici olarak karın duvarına ağızlaştırılır. İkinci evrede ise; değişik yöntemler uygulanarak içinde hücre olmayan aganglionik bağırsak çıkarılır ya da devre dışı bırakılır ve yerine içinde hücre bulunan daha önce dışarı ağızlaştırılmış olan kolostomi ucu aşağı çekilir.

 

Tek evreli ameliyatlar: Açık cerrahi yöntem ya da kapalı (laparoskopik) olarak yapılabilir. Her iki yöntemde de ameliyat sırasında ganglion hücrelerinin olduğu bağırsak dokusu hızlı olarak yapılan patolojik inceleme (frozen) ile tanımlanır ve bu bölge aşağıya anüse kadar çekilerek ameliyat tamamlanmış olur.

 

Primer Transanal Pull - Through (Primer TEP): Son yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlanan yeni bir yöntemdir. Hastanın karnı hiç açılmadan doğrudan anüsten girilerek, agangliyonik bağırsağı buradan dışarıya çekilmesi ve gangliyonik bağırsağın anüse bağlanması şeklindedir. Diğer yöntemler ile kıyaslandığında karın içine girilmemiş ve karın duvarında iz kalmamış olması bir üstünlük olarak kabul edilse de bu yöntemin uzun döneme ilişkin sonuçları henüz bilinmemektedir.

 

16- Anal Atrezi

Anal atrezi, sindirim kanalının sonlanma noktası olan anüs adı verilen açıklığın bulunmadığı ya da açıklığın farklı yerde olduğu anne karnındaki gelişim sırasında oluşan doğuştan gelen bir anormalliktir. Bu durumda, bebeğin anüsü ya tamamen kapalıdır ya da doğru bir şekilde gelişmemiştir, bu da bağırsakların dışkıyı normal yoldan vücuttan dışarıya atmasını engeller. Genellikle doğum sırasında fark edilir.

Bu durumun şiddeti farklılık gösterebilir. Hafif vakalarda, anüs hafifçe kapalı olabilir ve cerrahi düzeltme prosedürüyle düzeltilmesi kolay olabilir. Tedavi genellikle cerrahi müdahaleyi içerir. Anüs açıklığının olup olmaması ya da gelişmemiş olan bağırsak kısmının anüsün olması gerektiği yere olan uzaklığına göre yapılacak işlem değişmektedir. Anüs açıklığı, olması gereken kas kompleksi içinde değil de daha önde yerleşik olması durumunda ameliyat genellikle tek seanslı olarak sadece makat bölgesinden yapılarak gerçekleştirilmektedir. Eğer anüs açıklığı hiç gelişmemişse o zaman kalın bağırsağın karın duvarına ağızlaştırılması (Kolostomi) yapılır, çocuk uygun yaş ve kiloya geldiğinde ise tamamlayıcı ameliyatın yapılması gerekmektedir.

 

Anabilim/Bilim Dalında Gerçekleşen Yenilikler

• Pektus ekskavatumda (Kunduracı Göğsü Hastalığı) ve pektus carinatum (güvercin göğsü) non invaziv tedavi yöntemleri

 

1.         Vakum tedavisi

2.         Bar tedavisi

• Kıl Dönmesinin Ameliyatsız Tedavi Yöntemleri

Kıl dönmesi, çok fazla ilerlemeden fark edildiği durumlarda ameliyatsız tedavi mümkün olabilir. Ameliyatsız kıl dönmesi tedavisinin ana prensibi, normal dokuya dokunmayarak, kıl keseciğinin alınarak ortadan kaldırılmasıdır. Ameliyatsız işlemlerde hasta hemen günlük yaşamına dönebilir ve pansuman, yara bakımı gibi işlemlere gerek kalmaz.

• Fenol Tedavisi: Ameliyatsız kıl dönmesi tedavilerinde en başarılı ve en çok başvurulan yöntemlerden biri fenol tedavisidir. Fenol tedavide; iltihaplı akıntı olan delikler genişletilir, içindeki kıl yumakları ve iltihap tamamen temizlenir. Son olarak oluşan boşluğa kristalize fenol verilerek tedavi tamamlanır. İşlem lokal anestezi ile 5-10 dakikada yapılır ve hasta 1-2 saat gözlem altında tutularak taburcu edilir. İşlem sonrası hasta rahatlıkla hareket edebilir. Fenol tedavinin başarısının uzun sürmesi için hastanın hijyen kurallarına dikkat etmesi gerekir.

• Lazer Uygulaması: Kıl dönmesi şikayetlerinde tedavinin başında ve enfeksiyon olmayan dönemlerinde uygulanabilen bir yöntemdir. Kesecik temizlendikten sonra ek bir kesi olmadan, mevcut fistül deliğinden lazer çubuklarıyla girilerek oluşan bölgenin yakılması işlemidir. Lokal anestezi verilerek uygulanan yöntem ile diğer tedavi şekillerinde olduğu gibi kişi, aynı gün içinde taburcu edilir ve günlük yaşamlarına devam edebilir.

• Mikrosinüsektomi Yöntemi: Kıl dönmesinin olduğu bölgeye yaklaşık 2 cm kadar, küçük bir kesi alanı açılarak bölge temizlenir ve daha sonra estetik dikiş atılarak fissür kapatılır.

• Gümüş Nitrat Yöntemi: Bilimsel verilere göre başarı oranı düşük olan bu uygulama, genellikle kıl dönmesinin başlarında ve hastalık ilerlemeden yapılan bir yöntemdir. Uygulama prensibi fenol tedavi ile benzer özellikler taşır. İnce bir cihazla kılların toplandığı bölgeye girilir ve ilgili alan temizlenir. Daha sonra gümüş nitrat solüsyonu ile bölge yıkanır. Gümüş nitrat tedavisinden sonra rahatsızlığın tekrar etmemesi için sorunlu bölgenin bakımının ihmal edilmemesi gerekir.

 

Anabilim/Bilim Dalında Yapılan Tanı ve Tedavi Yöntemleri ile İlgili Yenilikler

Kliniğimizde çocuk yaş grubu hastalıklarına yönelik her türlü invaziv ve non-invaziv tanı ve tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.