Kanser hastalarında girişimsel tedaviler genellikle medikal onkolojinin kemoterapilerine ek olarak verilen tedavilerdir. Bazen kemoterapi, radyoterapi ya da cerrahi tedavi gibi tedavilerin mümkün olmadığı ya da etkili olmadığı alanlarda kullanılır. Girişimsel radyolojini kanser tedavileri iki türlüdür:
1. Kanser dokusuna görüntüleme eşliğinde (ameliyatsız) doğrudan iğnelerle girerek kitlenin yok edilmesi işlemi, bu işleme ablasyon tedavisi adı verilir. Ablasyon, radyofrekans yöntemiyle (RF ablasyon) ya da mikrodalga yöntemiyle (mikrodalga ablasyon) yapılabilmektedir. Bu işlem karaciğerde 3 cm’den küçük tümörlerin tedavisinde en iyi yöntem olan cerrahi kadar etkili olmaktadır. Seyrek olarak bazı tümörlerde, tümör dokusunu dondurarak (kriyoablasyon) geri dönüşümsüz elektroporasyon (İRE) ya da ultrasonik dalgalara maruz bırakarak tedavi de mümkündür.
2. Anjiyografi tedavileri: Anjiyografi ile tümör dokusu içine girilip tümörü besleyen atardamardan kemoterapi ilacı emdirilmiş kürecikler verilir (TAKE, transarteryal kemoembolizasyon). Aynı yöntemle ilaç değil radyasyon salınımı yapan kürecikler de uygulanabilir. Bu işleme iç radyasyon ya da radyoembolizasyon (TARE, transarteryal radyoembolizasyon) adı verilir. Her iki yöntem de kemoterapiden daha etkilidir. Ancak anjiyografi gerektirir. Tekrar tedavi yapma şansı her zaman vardır.
Bu tedaviler en sık karaciğer tümörlerine uygulanır. Ablasyon işlemleri karaciğer tümörü dışında böbrek ve akciğer tümörleri için de uygulanabilir. Son dönemde dünyada bu tedavi işlemleri artık birçok tümör tipi için kullanılmaya başlamıştır. Hem ablasyon hem de anjiyo tedavileri kemoterapi öncesi ya da sonrasında yapılabilir. Kemoterapiyi kısıtlamaz. Tekrar tedavi şansı her zaman vardır.
Ablasyon yöntemlerinde hastaların hastanede kalması gerekmez. Aynı gün evlerine gidebilirler. Anjiyo tedavilerinde (TAKE ya da TARE) en az 6 saat bazen bir gün hastanede kalış gerekebilir.