Depresyon, ''derin üzüntülü bazen de hem üzüntülü, hem kaygılı bir duygudurum içinde, düşünce, konuşma, hareket ve fizyolojik işlevlerde yavaşlama, durgunlaşma ve bunların yanı sıra değersizlik, küçüklük, güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlık duygu ve düşünceleri ile belirli bir duygudurum bozukluğudur''. Depresyon tam olarak iyileşebildiği gibi, sıklıkla yineleme ve bazen de kronik gidiş gösteren bir hastalıktır.
Mevsimsel değişikliklerle eşzamanlı, yılın belirli dönemlerinde ortaya çıkan ve yineleyen duygudurum değişiklikleri, mevsimsel duygudurum bozukluğu (MDB) olarak adlandırılmaktadır. Duygudurum bozukluklarının bir alt tipi olarak kabul edilen MDB sonbahar ve kış aylarında depresyon nöbetlerinin, ilkbahar ve yaz aylarında normal veya coşkun duygudurum nöbetlerinin olması ile karakterize döngüsel bir hastalıktır. Sıklıkla kış aylarında depresif dönemler şeklinde seyrettiği için mevsimsel depresyon yerine kış depresyonu terimi de kullanılır. Hastalar depresyon dönemi sırasında, dikkat toplamada güçlük, kaygı, cinsel istek kaybı, yorgunluk, gün boyunca uyuklama, iştahın ve karbonhidrat gereksiniminin artması gibi belirtilerden yakınırlar. Bu yakınmalar kapalı günlerde daha da kötüleşir. Tedavi edilmeyen depresyon dönemleri tipik olarak ilkbaharda biter. Yaz aylarında coşkun duygudurum; hırçın mizaç, cinsel istek ve enerji artması, uyku ve gereksiniminin ve iştahın azalması, yaratıcılığın artması ve kışın kazanılan kiloların kaybı gibi belirtiler olur. Genellikle MAB 20-30'lu yaşlarda başlar, kadınlar da erkeklere oranla 4-5 kat daha fazla görülür.
Kış Depresyonu Oluşumunda Rol Oynayan Faktörler
Bilimsel çalışmalarda hastalığın sebepleri hakkında tam bir görüş birliğine varılamamasına rağmen; kalıtım, stres ve biyokimyasal maddelerin rol oynadığı bilinmektedir. Bazı insanlarda kimyasal değişiklikler kış aylarında ortaya çıkmaktadır. MDB'nin ortaya çıkışına yönelik ana varsayım, gün ışığının biyolojik ritim üzerine etkisidir. Bu varsayımdan yola çıkılarak, gün ışığının süre ve zamanındaki değişikliklerle bozukluğun yaygınlığı arasında bir ilişki olabileceği düşünülmüş ve bozukluğun bu yönünü araştırmaya yönelik, dünyanın farklı bölgelerinde, farklı enlemlerde gerçekleştirilmiş çok sayıda alan çalışması yapılmıştır. Kış tipi depresyon sonbahar ya da kış aylarında; yaklaşık olarak Kasım ayından Mart ayına kadar güneş ışığındaki azalmaya bağlı olarak yaşanır. Aralık, Ocak ve Şubat aylarında şiddetini arttırmaktadır. Tekrarlayan depresyon atakları hep aynı mevsime denk gelir. Ataklar arasındaki dönemde (yılın diğer mevsimlerinde) hastalar tamamen düzelir. Yapılan çalışmalarda kış depresyonları genellikle Ekim-Kasım aylarında başlayıp Şubat-Nisan aylarında bittiği gözlenmiştir. Ülkemizde de benzer bir durum söz konusudur.
Bu depresyon ekvatordan uzakta yaşayan nüfusun %6'dan fazlasını etkiler. Kaba olarak ekvatordan uzaklaşıldıkça etkilenen hasta sayısı daha fazladır. Hastalığın şiddeti depresyonda geçirilen zamanın uzunluğu ile ilgili olup bunu da bulunulan enlem belirlemektedir Bu bozukluk, yüksek alanlarda daha yaygındır. İskandinav ülkeleri gibi kuzey ülkelerine doğru gidildikçe bu bozukluğun görülme olasılığı da artmaktadır.
MDB'si olan hastaların birinci derecede akrabalarında, özellikle de ebeveyn ya da çocuklarında daha yüksek oranda genel ya da mevsimsel duygudurum bozukluğu görülmektedir. Sonuçta mevsimsel duygudurum değişmelerinin altında genetik yatkınlığın rolü önemli görünmektedir.
Depresyonda en sık görülen belirtiler ve bulgular aşağıda sıralanmıştır.
• İsteksizlik ve hayattan zevk alamama en önemli belirtilerdir.
• Çökkün bir hastada genel olarak yüz çizgileri belirgin, alın çizgileri derinleşmiş, omuzlar çöküktür, yüzünde üzüntülü bir ifade vardı.
• Kimi hastaların kendilerine bakımı azalmış olabilir.
• Bazı hastalarda genel bir yavaşlama ve durgunluk hemen göze çarpar. Bazen çok sıkıntılı ve tedirgin bir görünüm ile birlikte hasta yerinde duramaz, ileri geri yürür.
• Etkinlik azlığı gözlenebilir.
• Hareketlerde yavaşlama belirgindir. Ağır çökkünlüğü olan bazı hastalar güçlükle konuşur, yürür ve iş yaparlar
• Enerji kaybı, çabuk yorulma gözlenebilir.
• Düşünce hızı yavaşlamıştır. Hasta, düşüncelerini düşük bir ses tonuyla yavaş ve zorlukla söyleyebilir.
• Düşünce içeriği; pişmanlıklar, acı veren olumsuz anılar ve gelecek korkusu ile doludur. Geçmiş zaman iyi yaşanmamış, gelecek ise karanlık ve umutsuz görünebilir. Hastada kendini suçlama eğilimi vardır ve öz saygısı azalmıştır, kendini işe yaramaz değersiz, küçük görür.
• Hastanın hissettiği suçluluk değersizlik, işe yaramazlık düşünceleri hastada cezalandırma beklentilerine yol açabilir, ölüm isteği ve öz kıyım düşünceleri gelişebilir1.
• Çökkünlük, genel bir keyifsizlikten, derin üzüntü, iç acısı duyma derecesine varan artma vardır. Sık ve kolay ağlama olabilir.
• Bazı hastalarda üzüntü ile birlikte kaygı, tedirginlik kimi zamanda öfke hali olabilir.
• Hastalar sıklıkla unutkanlıktan yakınırlar; fakat bu gerçek bir bellek bozukluğu değildir. Unutkanlık ağır üzüntü, iç sıkıntısı ve dikkat dağınıklığına bağlıdır.
• Bedensel yakınmalar olabilir, bu nedenle dâhiliye uzmanına başvurular olabilir.
• Uyku bozukluğu: depresyonda uykuya dalmakta ve sürdürmekte güçlük yaşanabilir, kış depresyonunda ise genellikle uyku artmıştır.
• İştah azalması veya artması (daha çok karbonhidratlı yiyeceklere yönelme) gözlenebilir.
• Cinsel istek azalması ya da kaybı olabilir.
.
Herkeste görülen günlük sıkıntıları, karamsar davranışları kış depresyonuyla karıştırmamak gerekir. Depresyonu bir bozukluk olarak farklılaştıran bu belirtilerin bir arada oluşu, yoğunluğu ve sürekliliğidir. Depresyon tanısı koyabilmek için çökkün duygudurum ve isteksizlik ya da hayattan zevk alamamanın da içinde bulunduğu en az beş belirtinin olması, bu belirtilerin kişinin sosyal veya iş hayatında soruna yol açmaya başlaması, gündelik işlevini aksatacak şiddette olması ve en az iki hafta sürmesi gerekir. Bu belirtilere dikkat etmek ve psikiyatri uzmanına başvurmak gerekir