Meme Sağlığı Merkezi

Meme Kanseri


 

 

Meme Kanserinde Risk Faktörleri

1) Anne ve kız kardeş gibi birinci derece akrabasında meme kanseri olanlar: Aile bireyleri arasında meme kanserine yakalanmış kimse bulunmasının, kadınların meme kanserine yakalanma olasılığını yükselttiği ifade edilmektedir. Özellikle kız kardeşi veya annesi meme kanserine yakalanan bir kadının, meme kanserine yakalanma riski, diğer kadınlara göre 2 ila 5 kat daha fazladır.

2) 30 yaşından sonra ilk doğumunu yapmış olanlar: Kadınların ilk çocuğunu doğurma yaşı meme kanserine yakalanma açısından önemlidir. İlk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranı 20 yaşından önce doğuranlara göre 2 kat daha fazladır. Hiç çocuk doğurmayan kadınlarda ise risk daha da yükselmektedir.

3) 50 yaşın üzerinde olanlar: İleri yaşta olmak önemli bir risk faktörüdür. Meme kanseri olan kadınların %70’i 50 yaş ve üzerindedir. Yaşı 50 ve üzerinde olan kadınların meme kanseri olma olasılığı, yaşı 50’nin altında olan kadınlara göre 4 kat daha fazladır.

4) Erken ilk adet (12 yaşından önce), geç menopoz (50 yaşın üstü): Erken adet görmeye başlaması ve geç yaşlarda menopoza girilmesi doğurganlık çağını uzatmaktadır. Bu sırada kadın daha uzun süre östrojen hormonu etkisi altında kalması meme kanseri riskini artırır.

5) Kanserin daha önce bir memede görülmesi diğer memede de görülme riskini artırır: Daha önce meme kanseri geçiren ve tedavi olan kadınların, diğer memelerinde kanser gelişme olasılığı meme kanseri olmayan kadınlara göre 3-4 kat daha fazladır.

6) Hiç emzirmemiş olanlar

7) Meme kanserine yatkınlıkla ilişkili gen bozukluğu taşıyanlar

8) Doğum Kontrol Hapı Kullanılması: Doğum kontrol haplarının meme kanseri riski üzerine çelişkili yorumlar vardır. Uzun süreli (>10 sene) kullanımın riski hafif artırdığı, ancak doğum kontrol hapı kullanmayı 10 senedir bırakmış olan kadınlarda bu riskin tamamen ortadan kalktığı belirtilmiştir.

9) Hiç doğum yapmamış olanlar

10) Östrojen Alınması ve Doğum Kontrol Hapı Kullanılması: Menopoz nedeniyle uzun süre (10 yıldan fazla) östrojen tedavisi gören kadınlarda meme kanseri görülme riski yükselmektedir.

11) Şişmanlık ve Yağlı Beslenme: Şişmanlık özellikle 50 yaş ve üzerindeki kadınlarda meme kanserine yakalanma riskini artırmaktadır.

12) Sosyo-Ekonomik Seviyenin Yüksekliği: Varlıklı ve sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan kadınlarda, meme kanseri görülme sıklığı daha fazladır.

13) Alkol Kullanılması: Net bir yorum olmamakla birlikte alkol kullanan kadınlarda meme kanseri riski daha yüksektir.

14) Sigara Kullanılması: Sigaranın meme kanseriyle ilgili kesin bir ilişkisi tam olarak kurulamasa da bazı araştırmalarda sigaranın meme kanserinin oluşması yönünde bir etkisi olduğu saptanmıştır.

 

Meme kanserinden korunmak mümkün müdür?

• Özellikle A ve C vitamininden zengin taze meyve ve sebze tüketimi,

• Emzirme,

• Otuz yaş altı doğum yapma,

• Spor ve egzersiz,

• Obeziteden kaçınma,

• Hayvansal yağlardan uzak durarak daha çok posalı gıdalarla beslenme,

• Tütsülenmiş tuzlu ve konserve yiyecekler tüketmeme,

• Sigaradan uzak durma,

• Alkollü içki kullanmama,

• Kanser riski yüksek hastalarda koruyucu olarak memenin iki memenin alınması meme kanseri riskini azaltmaktadır.

  

Meme Kanserinin Belirtileri

Meme kanserinin belirtileri hastalığın vücuttaki yayılım derecesine ve kişiye göre farklılık göstermektedir. Kadınların çoğunda meme kanserinin başlangıç döneminde ağrı olmamakla birlikte aşağıda yer alan belirtilerin kanser olmayan birçok hastada da görülebileceği bilinmelidir. Bu değişikliklerin büyük çoğunluğu zararsız olmakla birlikte küçük bir olasılıkla meme kanserinin ilk işaretleri olabileceği de unutulmamalıdır. Bu nedenle kadınların kendileri için neyin normal olduğunu bilmeleri, memelerinin doğal yapısını incelemeleri, değişikliklerin neler olduğunu saptamaları ve gecikmeden bildirmelerini öneririz. Ayrıca herhangi bir değişiklik olmasa da yaşları ile uyumlu meme tarama programlarına katılmalarını beklemekteyiz.,

 

Meme kanserinin belirtileri

• Memede bir kitlenin varlığı,

• Memenin portakal kabuğu şeklinde bir görüntü alması,

• Doğumsal nedenlere bağlı olmaksızın meme başının içe çekilmesi,

• Meme başından kanlı ya da kansız akıntı gelmesi,

• Meme derisinde çekinti, ülser (yara), kızarıklık ve ödem (şişlik) oluşması,

• Meme çevresindeki lenf bezlerinde şişlik olması,

 

Meme kanserinde erken tanı için neler yapılmalıdır?

Memesinden hiçbir yakınması veya kitlesi olmayan kadınlarda olası bir meme kanserine erken dönemde tanı koymak için kullanılan yöntemler, “Tarama Yöntemleri” olarak adlandırılmaktadır. Bu genellikle 40 yaşından sonra başlamalıdır. Ancak kadınların 30 yaşından itibaren bilinçlenip aylık kendi kendine meme muayenesi ile memelerini kontrol etmeleri uygun olacaktır. Tarama yöntemleri 3 şekilde yapılmaktadır.

1. Yıllık Mamografi 

2. Her ay kendi kendini muayene

Kadınların düzenli olarak her ay kendi kendini muayene etmesi kolay bir yöntemdir. Bu kontrol, genellikle adetin bitiminden itibaren 4-5 gün sonra yapılmalıdır. Menopoza giren, rahim veya yumurtalık ameliyatı olan kadınların, her ay bir kez, ayın aynı günlerinde meme muayenesini yapmaları gerekmektedir. Kendi kendine meme muayenesinde, belden üst taraftaki giysileri çıkarıp ayna karşısında, duş yaparken ve sırt üstü yatarken memeler kontrol edilir. Her ay bu şekilde, kendi meme muayenesini yapan kadınlar, kendi meme içindeki dokularını tanıyarak bunun dışında oluşan farklılıkları erken anlayabilirler.

3. Yıllık doktor muayenesi

Ailesel meme kanseri risk faktörleri olan kadınların 35 yaş, ya da ailesinde ilk kanser görülen kişinin yaşından 10 yaş önce, hiçbir yakınması olmayan kadınların da 40 yaşından sonra yılda bir kez doktora başvurarak muayene olmasını öneririz.

 

Meme Kanseri Türleri

Meme kanserleri en yalın haliyle sporadik (kalıtsal olmayan) ya da kalıtsal meme kanseri olarak iki gruba ayrılır. Kalıtsal meme kanserleri tüm meme kanserlerinin yaklaşık %10-15 ini oluştururlar.

Kanserleşme meme süt kanalından (duktusundan) gelişiyorsa, buna duktal karsinom; meme lobülünden (süt bezinden) gelişiyorsa lobuler karsinom olarak adlandırılır.

Kanserleşme meme kanalının iç çeperini (ilk hücre tabakasını) geçmemişse buna duktal karsinoma insitu (DCIS) adı verilir. Bu aşama kanserin oldukça erken aşaması olarak kabul edilir ve tedavide en başarılı olduğumuz grubu temsil eder. Bu aşamada tespit edilen hastalıkların oranı, toplumdaki farkındalığın artması ve ileri tanı yöntemlerinin uygulanması ile her geçen gün artmaktadır.

 

Meme Kanseri ve Genetik

Meme kanserlerinin %10 -15’i genetik değişimler ile ilişkilidir. Kalıtsal meme kanserlerinin büyük bir kısmı BRCA-1 ve BRCA-2 adı ile bilinen genlerde olan mutasyonlar ile ilişkili bulunmuştur. Son dönemlerde, BRCA-1 ve BRCA-2 gen mutasyonlarının ailesel olmayan, yani sporadik meme kanseri olgularında da bir rolü olabileceği düşünülmektedir. Özellikle üçlü-negatif, yani östrojen, progesteron ve HER2 reseptörü negatif olan meme kanserlerinde BRCA gen değişiklikleri görülmüştür. BRCA-1 veya BRCA-2 gen mutasyonu taşıyan kadınların hayatları boyunca meme kanseri olma ihtimali % 80 – 90, yumurtalık kanseri olma olasılığı ise %30-40 tır. Bu oldukça yüksek bir risk oluşturur. Bundan dolayı BRCA-1 ve BRCA-2 gen mutasyonu olan kadınlara meme kanserinden korunmaları için her iki memenin alınması (mastektomi) önerilmektedir.Son dönemde artan sıklıkta BRCA dışı meme kanseri yatkınlık genetik değişiklikleri tanımlanmaktadır. Bunlar arasında en bilinenler, TP53, PTEN, STK11, CDH1, APC, MLH1, MSH6, MUTHY, ATM, ATR, CHEK2 genleridir.

Tüm bu bilgiler ışığında;

• Kişisel veya ailesel yumurtalık kanser öyküsü olması

• Birinci dereceden herhangi bir akrabası 50 yaşından önce meme kanseri tanısı almış veya ikiden fazla birinci derece yakınında meme kanseri olması

• Üçten fazla ikinci derecede yakını meme kanseri hastalığı teşhisi almış ise

• Birinci veya ikinci derece yakınlarında hem meme hem yumurtalık kanseri olması

• Kendisinde veya birinci derece yakınlarında her iki memede kanser öyküsü olması

• Erkek yakınlarında meme kanseri öyküsü olması genetik danışma gerektirir.

 

Gebelik ve Emzirme Döneminde Meme Kanseri

Meme kanseri yaklaşık 3000 gebelikte bir ortaya çıkar. Gebelik ve doğum sonrası dönemin en sık görülen kanseridir. Gebelik ve emzirme döneminde memelerde hassasiyet ve büyüme oluşur. Bu dönemde ortaya çıkan bir kitlenin ve dolayısıyla meme kanserinin fark edilmesi zorlaşır. Bu nedenle meme kanseri tanısının konması gecikir. Bu gecikme nedeniyle aynı yaş döneminde gebe olmayan kadınlara göre meme kanseri daha geç evrede saptanır. Östrojen ve prolaktin gibi hormonların meme kanserinin büyümesini arttırdığı bilinmektedir.

Gebelik ve emzirme dönemindeki kadınlar kendi kendini muayene etmeli ve rutin gebelik muayenelerinde doktor tarafından meme muayenesinin yapılması gerekir. Herhangi bir bulgu saptanırsa uygun tanısal girişimler kullanılarak tedavi uygulanır.

 

Erkeklerde Meme Kanseri

Meme kanserlerinin %1’i erkeklerde meydana gelir. Erkeklerin meme uçlarının altında az miktarda meme dokusu bulunmasına rağmen bu bölgede meme kanseri görülebilir. Erkeklerde meme kanseri sıklıkla 60 yaşın üzerindeki erkeklerde saptanır. Meme kanseri kadınlara özgü bir hastalık gibi düşünüldüğü için erkekler bu durumun farkına geç varır. Bu nedenle kanser tanısı konduğunda hastalık ilerlemiş olur.

Meme kanseri olan erkeklerde en sık görülen belirti meme dokusunda kitledir. Meme ağrısı meme kanserinde nadiren görülür. Meme bölgesinde büyüme veya ağrı olması sıklıkla jinekomastiye (erkeklerde meme dokusunun artması) bağlıdır. Memede oluşan değişiklikler fark edildiğinde doktor tarafından meme muayenesi yapılmalıdır.

Yakın akrabada meme kanseri varlığı, birden fazla akrabada ve özellikle 40 yaşın altında meme kanserinin saptanmış olması meme kanseri riskini arttırır. Kitle ve başka belirtiler görüldüğünde en kısa zamanda doktor kontrolünden geçilmesi hastalığın erken tanınması açısından önemlidir.

 

Meme Ucunun Paget Hastalığı

Meme ucunun yapısının bozulması, sert düzensiz çekinti ve girintilerin oluştuğu buruşukluk halinin olması, çoğu kez “portakal kabuğu” görüntüsünün izlenmesi, meme başının kötü huylu dönüşümüne işaret edebilir. Meme kanalı veya meme dokusu kaynaklı kansere eşlik edebilir.

Meme içinde oluşmuş bir kansere ikincil meme ucundaki değişiklik şeklinde olabileceği gibi, meme başının kendi kanser hastalığı şeklinde de gelişebilir. Meme başının iyi huylu dermatolojik hastalıkları (kaşıntılı hastalık olan egzama gibi) ile karıştırılmamalıdır.

Meme başı ve ucunda ortaya çıkan en ufak değişiklik, meme uzmanınca değerlendirilmelidir.

Tanısında biyopsi gerekmektedir ve Paget Hastalığı tanısı konulduğunda tedavi memenin tamamen alınmasını gerektirir.

 

Meme Kanserinde Evreleme Nedir? Nasıl yapılır?

Evre bir tümörün ne kadar ilerlemiş olduğunun göstergesidir.

Evre, tümörün büyüklüğü, lenf nodlarına yayılma durumu ve uzak organa sıçrama (metastaz) durumuyla yakından ilişkilidir.

Tümör ne kadar büyükse ve/veya koltukaltına yayılmışsa evre o kadar ileri olur. Karaciğer, akciğer, kemik veya beyin gibi uzak organlara metastaz yapmışsa en ileri evre olarak kabul edilir.

Meme kanseri hastanın ameliyat öncesi evresi çeşitli görüntüleme yöntemleriyle tahmin edilmeye çalışılır. Kitlenin çapı ve koltukaltındaki lenf bezlerinin durumu mammografi, ultrasonografi veya MR gibi yöntemlerle aydınlatılmaya çalışılır. Uzak organ metastazı ise karaciğer ultrasonografi veya tomografisi, akciğer filmleri ve kemik sintigrafisi ile değerlendirilmeye çalışılır. Nihai evrelemenin ameliyat sonrası patoloji ve görüntüleme yöntemleriyle yapılacağı akılda tutulmalıdır. Son dönemlerde evrelemede PET’in (Pozitron Emisyon Tomografi) kullanımı gittikçe yaygınlaşmaktadır.

Günümüzde meme kanseri tedavisinde hastalığın evresi kadar biyolojik alt tipi de belirleyicidir. Tümörün Östrojen, Progesteron reseptör varlığı, CerbB2 durumu, Ki67 düzeyi gibi belirleyicilere göre alt tiplere ayrılan meme kanserinde tedavi yaklaşımı da değişiklik gösterir. Kimi tiplerde doğrudan ameliyat ile tümörün çıkartılması ve koltuk altı lenf bezlerinin durumunun değerlendirilmesi ilk seçenek iken kimi tiplerde ise öncelikle kemoterapi ve hedefleyici ilaçlarla başlanması uygun olmaktadır.