İç Hastalıkları Anabilim Dalı - Nefroloji Hastalıkları Bilim Dalı

Nefroloji Bilim Dalı

 

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Bilim Dalında, 18 yaş üstü erişkin hastalarda, hipertansiyon, böbrek hastalıkları tanı ve tedavisi, böbrek yetmezliği gelişen hastalarda diyaliz (periton veya hemodiyaliz) ve organ nakli tedavi yöntemleri ünitemizin öğretim üye ve görevlileri başta olmak üzere uzman sağlık personeli tarafından gerçekleştirilmektedir.

 

Kışla yerleşkesindeki Nefroloji polikliniğimizde ayda ortalama 550 hastaya ayrıntılı ayaktan muayene hizmeti verilmekte, hastaların sonuçları aynı gün değerlendirilerek gerekli tedavileri düzenlenmektedir. Yatarak tetkik ve tedavisi gerektiren hastalar için Yüreğir hastanemizde 35 yatak kapasiteli servisi ile bu alanda hizmet vermektedir.

 

Hemodiyaliz: Kışla diyaliz merkezinde 450 hastaya haftada 6 gün hemodiyaliz tedavisi uygulanmakta ve hastalar hepatit B ve hepatit C durumlarına göre ayrı salonlarda nefroloji uzmanı sorumluluğunda, diyaliz sertifikasına sahip hekim ve hemşire ekibince tedavi edilmektedir. Ünitemize bağlı Urfa merkezimizde 36 cihazı ile 158 hastaya hemodiyaliz hizmeti verilmektedir. Hastalarımıza tıbbi destek devamlı olarak sürdürülürken belirli aralıklarla da kurumumuzda tıbbi kontroller yapılmaktadır. Tüm diyaliz hastalarımızın aylık kan sayımları, biyokimyasal tetkikleri, akciğer grafileri, EKG ve Ekokardiyografileri ile izlenmektedir. İleri inceleme yapılması gereken hastalarımıza en son teknolojik cihazlarla laboratuar ve görüntüleme hizmetleri verilmektedir. Merkezimizin sorumluluğunda 40 hastaya ayaktan periton diyalizi uygulanmaktadır.

 

Böbrek Nakli (Transplantasyon): Türkiye’nin en gelişmiş organ nakli ekibinin bir bölümü olan Adana hastanemizde 2010 yılından itibaren 342 kadavradan ve canlıdan böbrek nakli yapılmıştır.  Hastaların ameliyat öncesi hazırlıkları ve ameliyat sonrası takipleri ayrıntılı olarak konunun uzmanları tarafından yapılmaktadır.

 

Nefroloji Bilim dalının ilgilendiği hastalıklar

 

·  Hipertansiyon

·  Diyabetik Böbrek Hastalığı (Diyabetik Nefropati)

·  Glomerülonefritler

·  Böbrek Enfeksiyonları (Piyelonefritler)

·  Akut Böbrek Yetmezliği

·  Kronik Böbrek Yetmezliği

 

Hipertansiyon

 

Yüksek kan basıncı demektir. Bugün kabul edilen normal kan basıncı değeri istirahat halindeki bir yetişkinde 120/80 mmHg’dır. Kan basıncı tekrarlayan ölçümlerde 140/90 mmHg üzerinde seyrediyorsa hipertansiyondan teşhisi konulur. Tedavi edilmeyen ve kontrol altına alınmayan kan basıncı yüksekliği; kalp krizi, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, beyin kanaması, damarlarda tıkanma ve ölüm riskini artırmaktadır. Teşhis edilip uygun tedaviye başlanırsa artan kan basıncı düşürülebilir, organ hasarı ve ölüm riski azaltılabilir.

 

Hipertansiyonun Sınıflandırılması

 

1. Birincil (Esansiyel) Hipertansiyon

 

Hipertansiyon vakalarının %90’nında birincil (Esansiyel) Hipertansiyon tespit edilmektedir. Bu tip hipertansiyonda stres, beslenme alışkanlığı, aşırı tuz tüketimi, kilo fazlalığı, genetik faktörler rol oynayabilir.

 

2. İkincil Hipertansiyon nedenleri

· Böbrek hastalığı (böbrek doku ve damarlarında bozukluk)

· Böbreküstü bezlerinin çeşitli hastalıkları
· Bazı ilaçlar (doğum kontrol hapları; kortizon, soğuk algınlığı ilaçları, ağrı kesiciler vs.)
· Gebelik
· Beyin tümörü veya kafa içi basıncın artması olabilir

Risk Grupları

 

· Kalıtım: Ailesel yatkınlık

· Cinsiyet: Erkeklerde daha sık görülmekle birlikte kadınlarda menapoz sonrası görülme sıklığı artar.

· Yaş: Genellikle 35 yaş üzerinde ortaya çıkar
· Obezite
· Alkol

· Sigara

· Diyabet
· Yanlış beslenme ve tuzlu diyetler
· Hareketsiz yaşam şekli
· Doğum kontrol ilaçları kullananlar
· Stres

 

Hipertansiyonun Belirtileri: Sinsi bir şekilde belirti vermeden de ortaya çıkabileceği gibi özellikle ense kökünde zonklayıcı tarzda baş ağrısı, bulantı-kusma, burun kanaması, uyuşukluk, yorgunluk, endişe, kulak çınlaması, bulanık görme veya gözlerde kararma ve fazla idrar çıkarma gibi belirtiler göz ardı edilmemeli, hipertansiyon yönünden araştırılmalıdır.

 

Hipertansiyonun vücuda zararları nelerdir?

· Ateroskleroz (Damar sertliği)
· Beyin kanaması ve felç
· Kalp krizi ve yetmezliği
· Gözlerde görme kaybı
· Böbrek hasarı gibi hastalıklar kişinin yaşam kalitesini bozar ve ömrünü kısaltır.
Bu nedenle hipertansiyon mutlaka tedavisi gereken bir hastalıktır.

 

Hipertansiyondan Nasıl Korunabiliriz?

Öncelikle ilaç dışı tedaviler şeklinde adlandırılan aşağıdaki yaşam tarzı değişikleri yararlı olacaktır.

 

· Tuz alımının kısıtlanması (maksimum günde 1 çay kaşığı sofra tuzu)

· İdeal kilonun korunması
· Sigara kullanılmaması
· Alkol alınmaması
· Düzenli egzersiz yapılması
· Stresi kontrol yöntemlerini kullanmak

 

İlaç dışı yöntemlerle tansiyon istenen düzeye indirilemez ise çeşitli tansiyon düşürücü ilaçlar içerisinden en uygun seçimi doktor yapacaktır. Düzenli kontrol yaptırmak hipertansiyona bağlı kalp böbrek damar hastalıklarını önleyebilir.

 

Diyabetik Böbrek Hastalığı (Diyabetik Nefropati)

 

Kan şekerinin yüksekliği böbreğin süzme fonksiyonunun artmasına ardından da damarlarında daralma gelişmesine neden olur ve sonucunda böbreklerde yaygın işlev bozukluğu oluşur. Diyabet nedeniyle oluşan böbrek hasarına “diyabetik böbrek hastalığı” denir. Diyabette görülen böbrek hasarının sadece damarsal bozulmayla değil, genetik yapıyla da ilgili olduğu düşünülmektedir. Diyabetik böbrek hastalığı diyabetin en önemli komplikasyonlarından biridir ve günümüzde son dönem böbrek yetmezliğine (SDBY) yol açan en sık nedendir. Diyabeti olan hastalarda böbrek hasarı oluşup oluşmadığı idrarda protein olup olmadığına, varsa miktarına ve kan tetkiklerine bakılarak araştırılabilir. Normal bir idrarda protein bulunmaz. İdrarda saptanan protein miktarının belli bir değeri aşması, ancak çok yüksek olmaması durumuna “mikroalbuminüri” denir. İdrarda “mikroalbüminüri” taramasına genellikle Tip 1 diyabetlilerde tanı konduktan 5 yıl sonra, Tip 2 diyabetlilerde ise hemen başlanır. Diyabete bağlı böbrek hasarı ilerleyici bir durumdur. Aynı kişide yüksek tansiyon (hipertansiyon) veya kan yağlarında yükseklik (hiperlipidemi) de varsa, böbrek hasarındaki ilerleme hızlanır. Bu nedenle sadece diyabetin değil, eşlik eden hastalıkların da kontrol altına alınması gerekir.

 

Korunma ve Tedavi

 

1. Kan şekeri kontrolünün sağlanması

2. Kan basıncının kontrol altında tutulması, hipertansiyon varsa tedavi edilmesi (Kan basıncı 130/80 mmHg olmalı

3. İdrar yolu enfeksiyonlarının zamanında tedavi edilmesi

4. Diyetin düzenlenmesi, protein alımının azaltılması (protein 0,8-1,0 g/kg/gün alınması)

5. Hiperlipidemi tedavisi: Kan yağlarının normal sınırlarda tutulması, kolesterol ve yağdan fakir diyet alınması

6. Düzenli egzersiz ve kilo verme. 

Glomerülonefritler

 

Böbreklerin iç yapısında iltihabi bir hastalıktır. Belirti ve bulgular glomerülonefritin tipine göre değişir. Hastanın muayene edilmesi, kanda üre ve kreatinin bakılması ve basit idrar incelemesi ile glomerülonefrit tanısını koymak genellikle kolaydır. Muayenede glomülonefrit bulguları el, ayak ve göz kapaklarında şişme, idrar renginde koyulaşma (idrar çay rengini alabilir) ve yüksek tansiyondur. İdrar incelemesinde kanama (hematüri) ve protein kaybı (proteinüri) glomerülonefrit lehine bulgulardır. Glomerülonefrit tanısında asıl zorluk glomerülonefrite yol açan hastalığın saptanmasıdır. Glomerülonefritin tipini anlamak için böbrek biyopsisi yapılmalıdır, yani böbrekten mikroskobik inceleme için parça alınmalıdır.

 

Glomerülonefritler ne tür sorunlara yol açar?

 

Pratikte glomerülonefritler 5 şekilde karşımıza çıkar. Hastanın hiçbir şikâyeti olmayabileceği gibi ileri böbrek yetmezliği de olabilir.

 

1. İdrar incelemesinde anormallikler: Hastada hiçbir belirti ve bulgu yoktur. Başka bir nedenle doktora giden hastaya yapılan idrar incelemesinde kanama veya protein kaybı saptanır.

2. Nefrotik sendrom: İdrarla günde 3-3,5 gramdan fazla protein kaybı vardır. Hastanın el, ayak, yüz ve diğer bölgelerinde üzerine basınca iz bırakan şişlikler vardır. Ayrıca kanda albümin seviyesi düşer, kolesterol düzeyi artar.

3. Ani başlayan glomerülonefrit: Bu hastalarda ön plandaki sorunlar idrarda kanama, yüksek tansiyon ve vücutta sıvı birikmesidir. Çocuklarda streptokok enfeksiyonlarını takiben gelişen nefritlerin çoğu bu gruba girer.

4. Kronik (müzmin, uzun süreli) glomerülonefrit: Bu hastalarda idrarla kanama, protein kaybı, yüksek tansiyon ve şişlik vardır, hastalık uzun sürelidir.

5. Hızlı ilerleyen nefrit: Kısa sürede böbrek yetmezliği gelişir ve hasta diyaliz tedavisine ihtiyaç duyar.

 

Tedavi


Her hastada farklıdır. Böbrek biyopsisinin sonucu ve hastada mevcut olan sorunlara göre tedavi planlanır. Glomerülonefrit tedavisi kesinlikle uzman hekim, tercihen nefroloji uzmanı denetiminde olmalıdır. Tedavide başarısızlık kalıcı böbrek yetmezliğine yol açabilir ve hasta sürekli diyaliz tedavisine ihtiyaç duyabilir.

 

Böbrek Enfeksiyonları (Piyelonefritler)

 

Mikroorganizmaların vücuda girerek böbreklere ulaşması ve burada iltihaplanmaya neden olması sonucu gelişir. Akut veya kronik olabilir. Böbrek enfeksiyonu ciddi bir hastalıktır. Tedavi edilmezse kronik böbrek yetmezliği gelişebilir. Ayrıca enfeksiyon etkeni kana karışarak, kanın zehirlenmesine ve ölüme yol açabilir.

 

Belirti ve Bulgular

 

Sırtta başlayarak kasığa doğru yayılan sürekli ağrı, titreme ile gelen ve aniden yükselen ateş, mesane boş olsa bile ani idrara çıkma isteği, bol miktarda idrar yapma, idrar yapmada zorlanma, ağrılı idrar yapma, bulanık veya kanlı idrar yapma, şiddetli bulantı ve kusmadır.

 

Risk Faktörleri

 

1. Böbrek taşları

2. Doğumsal böbrek hastalıkları

3. Prostat bezinin büyümesi (Selim Prostat Hiperplazisi)

4. Gebelik

5. Sonda takılması

 

Tanısal Tetkikler

 

İdrar tahlili, idrar kültürü, tam kan sayımı, tam kan biyokimyası, intravenöz pyelografi, ultrasonografi, tomografi, sistoskopidir.

 

Tedavi

 

Etken olan mikroorganizmaya karşı uygun antibiyotiklerin kullanılması gerekir. Tekrarlayan enfeksiyonlarda mutlaka idrar kültürü ve antibiyogram yapılmalıdır. Çıkan sonuca göre seçilecek antibiyotik 10-14 gün süreyle kullanılır. Tedaviden 2 ve 6 hafta sonra idrar tahlili tekrarlanmalı, idrarda hala bakteri varsa antibiyotik tedavisi tekrar edilmelidir. Ayrıca bol miktarda sıvı alınarak idrar akımı arttırılmaya çalışılır. Amaç mikroorganizmaların idrar yollarından atılmasına yardımcı olmaktır. Antibiyotik tedavisine direnen vakalarda tüberküloz (verem) araştırılmalıdır.

 

Korunma

 

Böbrek enfeksiyonlarının çoğu mesanede başladığı için bakterileri idrar yollarından uzak tutmak gerekir. Bu amaçla aşağıdaki basit kurallara dikkat etmek yararlı olacaktır. Tuvaletinizi yaparken hijyenik kurallara dikkat edin. Her dışkılamadan sonra anal bölgenizi temizleyin. Kadınlar idrar yollarına bakteri geçişini engellemek için önden arkaya doğru temizlik yapmalıdırlar. İdrarınızı tutmayın. Her seferinde mesanenizi tam boşalttığınızdan emin olun. Pamuklu iç çamaşırları giymeye gayret edin. Bölgede ısı ve nem tutan iç çamaşırları giymeyin. Bol sıvı alımı idrar akımını artıracağı için enfeksiyon gelişimini azaltır.

 

Akut Böbrek Hasarı

 

Böbrek fonksiyonlarının hızla bozulması so­nucu, kanda üre, kreatinin yüksekliği ve idrar miktarında azalmanın (24 saatte 400 mililitrenin altında idrar) eşlik ettiği bir durum olarak tanımlanır. Akut böbrek yetmezliğinin pek çok nedeni vardır. Kalp yetmezliği, vücudun herhangi bir yerinden kanama, yanıklar, aşırı ishal veya kusma, aşırı idrar söktürücü ilaç alınması gibi durumlarda vücut suyunun azalması ve dolayısıyla böbrek kanlanmasının azalması sonucunda gelişebildiği gibi glomerulonefrit, pyelonefrit gibi primer böb­rek hastalıkları, diyabet ve sistemik lupus eritematozus gibi sistemik hastalıklar, böbreklere zararlı madde veya ilaç alınması, taş, tümör, prostat hipertrofisi gibi nedenler­le idrar akımının engellenmesi sonucunda da akut böbrek yetmezliği gelişebilir.

 

Akut Böbrek Hasarı Belirtileri ve Bulgular

 

Akut böbrek yetmezliğinin klinik seyrinde idrar miktarının azalması (oligüri) ve idrar miktarının artma (diürez) evresi görülür. Hastalığın belirti ve bulguları içinde bulunduğu evreye göre farklılık gösterir.

 

Oligüri Evresi: 1-2 hafta ya da haftalar sürebilir. Bu evrede en önemli belirti, idrar miktarının azalması ya da hiç idrar yapamamadır. Kanda potasyum sülfat, kreatinin, fosfor, üre yükselir. Üremik zararlı maddelerin vücutta birikmesine bağlı bulantı, kusma, iştahsızlık, kilo kaybı, kansızlık, vücutta kaşıntı, Su birikimi nedeniyle ödem, kan basıncı yüksekliği, idrar tahlilinde proteinüri ve hematüridir.

 

Diürez Evresi: İd­rar miktarı artar. Günlük idrar miktarı günde 1-2 litre ya da 3-4 litreye kadar artar, kanda yükselen metabolik atıklar ve elektrolitler norma­le döner. Hastalığın iyileşmesi 3 ay sürebilir.

 

Akut Böbrek Hasarında Tedavi

 

Akut böbrek yetmezliği için tedavi hasarın ciddiyetine göre planlanır.

 

Tedavide Amaç

 

Böbrek hasarının olası nedenini ortadan kaldırmak, sıvı-elektrolit dengesini düzenlemek, metabolik komplikasyonları ve enfeksiyonları önlemek, böbrek fonksiyonları düzelinceye kadar hastayı hayatta tutmaktır. Aldığı çıkardığı sıvı dikkatle hesaplanır, çıkardığı idrardan fazla kesinlikle verilmez (akciğer ödemi gelişebi­lir). Hastaya verilecek sıvı miktarı; bir gün önce çıkardığı idrar miktarı + fizyolojik kayıp (500 ml) = günlük verilecek sıvı miktarı. İdrar miktarı arttıkça verilen sıvı miktarı da artırılır. Proteinden kısıtlı ya da proteinsiz, tuz ve potasyumdan kısıtlı ve hastanın enerji gereksinimini sağlaması için bol karbonhidratlı be­sinler (şekerleme, şekerli sıvı, bal) verilir. Kilo kontrolü yapılır. Kilo artışı fazla sıvı verildiğini gösterir. Hastanın idrarı yeterli oranda artmaz ve kan değerleri (üre, kreatinin ve potasyum) hayatı tehdit edecek düzeyde artarsa diyaliz tedavisine başlanır.

 

Kronik Böbrek Yetmezliği

 

Kronik böbrek yetmezliği böbreklerin tüm işlevlerin geri dönüşümsüz olarak bozulmasıyla üremi tablosunun ortaya çıktığı böbrek hastalığıdır. Üremi: Kanda ürenin normal değerinin üzerinde olması nedeniyle ortaya çıkan semptomlar grubudur. Ülkemizde kronik böbrek yetmezliğinin en sık nedenleri diyabetes mellitus ve hipertansiyondur. Ayrıca glomerülonefritler, böbrek taşları, enfeksiyonlar, böbreği ilgilendiren sistemik hastalıklar (SLE, PAN, skleroderma), böbreğin doğumsal anomalileri (polikistik böbrek, hipoplastik böbrek, böbreklerin multipl kistik hastalığı), nefrotoksinler (bazı antibiyotikler, ağrı kesicilerin aşırı kronik kullanımı, altın, kurşun, kadmiyum gibi ağır metaller), idrar yollarının tümör veya yapısal bozuklukları, böbreğin damarsal hastalıkları (iki böbrek damarında darlık) böbrek yetmezliğine yol açabilir.

 

Böbrek yetmezliği gelişip ilerledikçe, böbreğin işlevlerinin bozulmasıyla pek çok sorun ortaya çıkar.

 

1. Vücuda zararlı üre ve kreatinin düzeyleri artar.

2. Su ve sodyum bikrimi sonucu kan basıncı yüksekliği ve vücutta şişlik (ödem) gelişir.

3. Kansızlık gelişir.

4. Kemik metabolizması bozulur.

5. Kanda potasyum seviyesi yükselir ve buna bağlı kalp ritim bozuklukları oluşabilir.

6. Kalp ve damar hastalıkları gelişebilir.

7. Halsizlik, yorgunluk, bulantı kusma, kaşıntı, ağızda tat bozukluğu, bacaklarda huzursuzluk, nefes darlığı, ruhsal bozukluklar ve şuur bulanıklığı, koma ortaya çıkabilir.

 

Tedavi:

 

Böbrek işlevlerinin ileri derecede bozulduğu son dönemde (süzme işlevinin %90’dan fazlasının kaybı) yaşamın devam edebilmesi için hemodiyaliz, periton diyalizi veya böbrek nakli tedavilerinden birinin uygulanması gereklidir.