Karaciğerde, fazla miktarda yağ toplanması sonucu gelişen hastalığa ‘karaciğer yağlanması’ denir. Dünyada obezitenin hastalık olarak kabul edilmesi ve sebebi belli olmayan siroz vakalarının artması bilimsel karaciğer çalışma gruplarını karaciğer yağlanması üzerine çalışmaya teşvik etmiş ve bu konudaki bilimsel birikimin artmasına yol açmıştır.
Karaciğerin vücudumuzdaki temel görevleri;
1. Yediğimiz besinlerin vücutta kullanabilecek besin maddelerine dönüştürülmesi. (Örneğin nişastayı şekere çevirir, yağların hazmı için safra üretir.)
2. Kan pıhtılaştırıcı faktörleri, enzimleri ve diğer proteinlerin üretilmesi.
3. Demir, vitamin ve yağlar, şekerler gibi enerji kaynaklarının depolanması.
4. Vücudunuza zararlı olabilecek ilaç ve alkol gibi zehirli maddelerin temizlenmesi şeklinde sıralanabilir.
Bu listeden de anlaşılabileceği gibi aslında her insanın karaciğerinde belli oranlarda yağ depolanmaktadır. Her şeyin fazlasının zararlı olması gibi karaciğerde depolanan yağ miktarının artması da zamanla karaciğer hücrelerinde hasarlanmaya, karaciğer fonksiyonlarında bozulmaya ve hatta karaciğer yetmezliğine (siroz) yol açabilecek kadar ciddi sağlık problemlerine yol açabilir.
Karaciğer yağlanmasının sebepleri;
Karaciğer yağlanması birçok sebebe bağlı olabilmektedir. Temel sebepler; vücutta çok fazla yağ üretilmesi ( bazı genetik hastalıklarda olduğu gibi) veya diyet ile alınan yağların yeteri kadar karaciğerde işlenememesi olarak sıralandırılabilir. Genetik hastalıkları saymazsak en önemli sebebin diyet ile alınan yağların karaciğerin işleyebileceği miktarın üzerine çıkması ve vücutta birikmesi olarak söylenebilir.
Karaciğer yağlanması için diğer risk faktörleri;
1. Obezite
2. Alkol ve sigara kullanımı
3. Hızlı kilo alıp verme
4. Sürekli kullanılan bazı ilaçlar
5. Hareketsiz yaşam
6. Düzensiz yaşam tarzı
7. Yüksek kolesterol
8. İnsülin direnci ve diyabet hastalığı
9. Toksin içeriği yüksek olan besinlerin tüketimi
10. Gebelik
Karaciğer yağlanmasında belirti ve bulgular;
Birçok hastada erken evre karaciğer yağlanması klinik belirti vermez. Klinik belirtiler genellikle karaciğer yağlanma oranının artmasına bağlı karaciğer fonksiyon bozukluğu oluşmasıyla açığa çıkar. İlk başlarda halsizlik, iştah kaybı gibi belirtiler varken, hastalığın ilerlemesi ve siroz gelişmesi sonucunda kilo kaybı, sarılık, karında sıvı toplanması, erkeklerde meme büyümesi gibi belirtiler açığa çıkabilir.
Karaciğer yağlanmasında tanı;
Özellikle belirti vermeyen erken evre hastalarda tanı aşamasının ilk basamağı doktorun karaciğer yağlanmasından şüphelenmesidir. Bunun için hastaya iyi bir klinik sorgulama yapmak gerekir. Alkol kullanımı, ailede viral hepatit hastalıkları varlığı, diyabet hastalığı varlığı, ailesel kolesterol yüksekliği varlığı mutlaka sorgulanmalıdır. Gene obezite değerlendirilmesi açısından vücut kitle indeksi hesaplanmalı ve detaylı vücut yağ ve kilo ölçümleri yapılmalıdır.
Bu detaylı klinik sorgulamadan sonra loboratuvar değerlendirmelerine geçilir. Kan yağları (trigliserit, kolesterol), karaciğer testleri (alanin aminotransferaz testi (ALT) ve aspartat aminotransferaz testi (AST), bilirubinler ve gamma glutamil transferaz (GGT)), viral hepatit testleri (Hepatit B ve Hepatit D) karaciğer yağlanmasından şüphelenilen her hastada bakılması gereken testlerdir. Ayrıca hasta şeker hastalığı açısından da mutlaka değerlendirilmelidir. Bu testler yapılırken unutulmaması gereken en önemli şey hastanın 12 saatlik tam açlık sonrasında kanlarını vermesi gerektiğidir. Aksi takdirde kan sonuçları teşhis için yanıltıcı olabilir.
Görüntüleme yöntemi olarak ilk tercih edilen yöntem ultrasonografidir. Bu tetkikte radyoloji doktorları karaciğerin yağlı olup olmadığı konusunda kabaca bilgi verebilirler. Günümüzde ultrason temelli bir yöntem olan karaciğer elastografi yada fibroscan testi karaciğer yağlanma ve karaciğer dokusunda bozulma oranlarını biopsi ye yakın sonuçlar ile bize söyleyebilmektedir. Ultrason haricinde bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme teknikleri ilede karaciğer yağlanması, karaciğerin yapısı ile ilgili detaylı bilgiler elde edebilmekteyiz.
Bütün bu görüntüleme yöntemlerinin yanı sıra bazı hastalarda karaciğer biopsisi yapmak gerekmektedir. Özellikle karaciğer yağlanmasına bağlı karaciğer yetmezliği (siroz) gelişen hastalarda karaciğerdeki bozulmanın durumunu saptamanın kesin ve en güvenilir yolu karaciğer biopsisidir.
Karaciğer yağlanmasının evreleri;
Karaciğer yağlanmasının klinik belirti ve bulgularına göre bir takım evreleme sistemleri geliştirilmiştir. Bu evreler hastalığın aşamasını belirlemekte ve aşamasına göre tedavi planını çizmemizde yardımcı olmaktadır.
Birinci Evre: Hastalığın en hafif evresidir. Genellikle herhangi bir tıbbi görüntüleme sırasında raslantısal olarak tanı alır. Bu evrede henüz karaciğer hücrelerinde hasarlanma başlamamıştır ve tamamen geri dönüşümlü bir durumdur.
İkinci Evre: Bu evrede karaciğer hücrelerinde geri dönüşümlü hasarlar gelişmeye başlar. Artık karaciğer hücreleri için iltihabi süreç başlamıştır müdahele edilmediği takdirde fonksiyon kaybına yol açabilecek değişiklikler gelişecektir.
Üçüncü Evre: Bu evreye fibrozis evresi denir. Artık karaciğerin ana dokusu bozulmuş ve karaciğer hücreleri sert bağ dokusu hücrelerine dönüşmüştür. Bu evre geri dönüşümsüz bir evredir. Bu seviyede tanı alan hastalarda amaç karaciğerin daha fazla bozulmasını engellemektir.
Dördüncü Evre: Karaciğer yağlanmasının en ileri evresi olan evredir. Karaciğer dokusunun tamamının bozulmasına bağlı siroz gelişmiştir. Geri dönüşümsüz bir evredir. Hastada siroz hastalığının bulguları çıkmaya başlar ve zamanla tüm bulgular aşikâr olur.
Karaciğer yağlanmasının tedavisi;
Karaciğer yağlanmasının biline bir ilaç tedavisi yoktur. Tedavide uygulanması gereken en önemli yöntem yaşam değişikliğidir. Öncelikle diyet değişikliği ile başlamak gerekir. Alkol alımının azaltılması, yeterli ve dengeli besleme, vücut kütle indeksinin azaltılması gibi yaşam değişiklikleri özellikle 1. ve 2. derece geri dönüşümlü hastalıkta yeterli bir karaciğer iyileşmesi sağlayacaktır. 3. derece hastalıkta ise hastalığın ilerlemesi durdurulacak sağlam karaciğer dokusunun korunması ile siroz gelişimi engellenecektir. Yaşam değişikliklerinde diyetten sonra gelen en önemli yöntem spordur. Düzenli yapılan sporun hem kilo kaybına hem de kan yağlarında anlamlı azalmaya yol açtığı bilinmektedir. Gene ilk 3 evre hastalıkta hastalığın tam tedavisi ve ya ilerlemesinin durdurulmasına çok önemli katkısı vardır.
Yaşam değişiklikleri haricinde hastada var ise şeker hastalığının ilaçlar ile tam kontrol altına alınması, kan yağları yüksekliğinin ilaçlar ile kontrol altına alınması sonucunda karaciğer yağlanmasının önüne geçilebilmektedir.
Dördüncü evre hastalık (siroz) geliştiği takdirde maalesef yaşam değişikliklerinin, spor ve ilaçların tedaviye bir katkısı olmamaktadır. Gelişen sirozun derecesine göre bu hastalarda karaciğer nakli gerekebileceği akılda tutulmalıdır.