Koku ve tat alma, kimyasal algılama sistemimize aittir. Koku ve tat almanın karmaşık süreci, etrafımızdaki maddelerden salınan moleküllerin; burun, ağız ve boğazdaki özel sinirleri uyarmasıyla başlar. Bu hücreler, mesajları, koku ve tatların tanımlanmış olduğu beynin özel bölgelerine iletir.
Koku (koku siniri) hücreleri, etrafımızdaki kokular tarafından uyarılır. Bu koku hücreleri, burun boşluğunun üstünde burnun içini kaplayan epitel doku üzerinde yer almaktadır.
Tat (tat sinir) hücreleri, ağız ve boğazın tat tomurcukları içinde bulunur ve tükürükle karışmış yiyecek ve içeceklere tepki verir. Dil üzerinde görülebilen küçük yumruların çoğu tat tomurcuğu içerir. Bu yüzey hücreleri, tat bilgisini beyne gönderir.
Ağız ve burun içinde bulunan kimyasal duyu algaçları, tat ve koku duyularını algılamamızı sağlar. Ağzımıza temas eden yiyecek maddelerinin ağızdaki tat algaçlarını, havada uçan moleküller ise burundaki koku algaçlarını uyarır. Bu uyarılar, sinirler, yani algaçların beyine olan uzantıları yoluyla beyindeki koku ve tat merkezlerini uyarır. Bu sayede koku ve tat alma sağlanır.
Havada uçabilen küçük koku moleküllerinin burun içine girip, burun boşluğunun en üst kısmında yerleşmiş olan, beyinle de direkt bağlantı halinde bulunan, koku alma hücrelerini uyarmasıyla koku hissedilir. Kokuyu özel kılan, moleküller arasindaki mikroskobik degisikliklerdir. Bu değişiklikler, çiçeklerin ve meyvelerin birbirlerinden çok farkli kokulara sahip olmasinı sağlar.
Koku sinir uçları burunun tavanında yer alırlar ve doğrudan beyinle bağlantılıdırlar.
Tat, dilde bulunan 200-250 adet tat tomurcuğuna, tükürük tarafından ayrışıma uğramış kimyasal maddelerin temasıyla başlar. Daha sonra burada oluşan bilgiler sinirlerle beyine taşınırlar. Genel olarak dört temel tat duyusunu algılayabiliriz; tatlı, ekşi, acı ve tuzlu. Farklı tatları farklı tat tomurcukları sayesinde algılarız.
Tatların günlük yaşantımızdaki önemi eskiye dayanmaktadır. İlk insanlar, sadece hayatta kalabilecek kadar gıda bulabildikleri dönemlerde, mevcut yiyeceklerinin tatlarındaki farklılar ile beslenme dengelerini sağlarlardı. Doğada tuzlu tatları algılayan kişi günlük mineral ve elektrolit balansını sağlar, şekerli tatlar ile karbonhidrat alım kontrolü sağlanır, ekşi tatlar ile aminoasit alımı sağlanır, acı tatlar ile de doğal yaşamda insan yaşamı için tehlikeli olabilecek zehirli gıdalara karşı bir kaçınma davranışı oluşturulurdu.
Birçok tat, koku duyusu tarafından algılanır. Örneğin burnu tıkalıyken sarımsaklı yemek yiyen bir kişi yenilen yemeğin tatlı veya ekşi olduğunu ayırt edebilir fakat sarımsak kokusunu algılayamayabilir. Bunun nedeni sarımsağın kokusunun büyük kısmının koku algaçları tarafından değerlendirilmesinden kaynaklanır. Çikolata ve kahve de tatları, kendilerine özgü kokularıyla algılanabilen gıda maddelerindendir.
Lezzet ise tat ve koku duyularının beraber uyarılmasıyla algılanır. Lezzeti değerlendirmede koku duyusu tat duyusuna göre daha önemlidir. Burundan nefes alamayan kişilerin lezzeti değerlendirmede zorlanmasının sebebi budur.
KOKU VE TAT ALMA BOZUKLUĞUNA YOL AÇAN FAKTÖRLER NELERDİR?
Koku alma duyusunun en iyi olduğu dönem 30-60 yaş arasıdır. 60 yaşından sonra koku alma duyusu azalmaya başlar ve yaşlıların büyük bir çoğunluğu koku alma yetisini kaybeder. Kimi araştırmalara göre, her yaşta kadınların koku alma duyusu, erkeklere göre daha gelişmiştir.
Bazı durumlarda kişilerin koku ve tat alma duyuları azalabilmektedir. Bu duyunun azalmasının en sık nedeni üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Enfeksiyona bağlı gelişen koku ve tat alma bozuklukları, enfeksiyon hali geriledikten sonra genellikle düzelmektedir.
Kafa travmaları kalıcı veya geçici tat ve koku duyu bozukluklarına sebep olabilir. Burun ve sinüs boşluğundaki polipler, septum deviasyonu (burun içindeki eğrilik) mekanik sebeplerle tat ve koku duyularında azalma veya kaybolmaya sebep olabilir. Bu mekanik sebepler düzeltildikten sonra koku ve tat alma bozuklukları genelde normale dönmektedir.
Hormonal değişiklikler ve diş hastalıkları da koku ve tat duyularının azalmasına neden olabilir. Böcek ilacı gibi kimyasallara ve bazı ilaçlara uzun süreli maruz kalmak, duyu algaçlarında hasar yaratarak tat ve koku duyularının kalıcı veya geçici azalmasına neden olabilir. Tütün kullanımı da, koku ve tat alma yetisini olumsuz etkiler. Tütün kullanmayı bırakmak, bu yetileri yeniden kazandırabilir.
Alerjik kisilerde, burun mukozalarında oluşan şişlik nedeniyle koku duyularında azalma gelişebilir. Bu kişilerde, uygun ilaç tedavisi sonrasında, genellikle koku duyusu normale dönmektedir.
Baş ve boyun kanseri olan ve radyoterapi uygulanan hastalar için de koku ve tat alma bozukluğu sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Tümör nedeniyle gırtlağı alınan hastalar koku veya tat alamayabilir. Bu hastalara, tekrar burundan nefes alabilmeleri için özel bir “bypass” tüpü takılıp burundan hava akışı sağlanarak, koku ve tat alma duyuları yeniden yapılandırılabilir.