Kolon, diğer adı ile kalın bağırsak, barsak sisteminin son kısmını oluşturan sindirim sisteminizin çok önemli bir parçasıdır. Yaklaşık 150cm uzunluğundadır. Kalın bağırsak bazı besinlerin metabolizmaya uğraması, emilmesi, atıkların vücuttan uzaklaştırılmasında fonksiyon görmektedir.Yoğun bir bakteri flora aktivitesine sahiptir. Sağlıklı görev yapan bir kolon tüm vücudunuzun çalışmasının düzenlenmesinde oldukça önemlidir.
Kolorektal kanserler, tüm kanserler arasında görülme sıklığı bakımından meme, prostat ve akciğer kanserlerinden sonra 4.sırada yer almaktadır. Erkek ve kadınlarda görülen kanserlerin yaklaşık %10-15 ini oluşturmaktadır. Her yaşta görülmekle birlikte en sık 60’lı ve 70’lı yaşlarda görülmektedir. Genellikle kolonun son üçte birlik kısmında (rektum ve sigmoid kolon) görülür. Yaşamı boyunca her 20 kişiden 1'inde kolorektal kanseri görülmektedir. Kolorektal kanserlerin % 5-10’u kalıtsal kökenli olmakla beraber, sigara, alkol gibi toksik madde kullanımı, hayvansal yağ ve et içeren diyet, yanmış ve tütsülü gıda tüketimi, yüksek kalorili diyet,iltihabi barsak hastalığı öyküsüve hareketsiz yaşam tarzı gibi faktörler de hastalığın oluşumunda büyük önem taşımaktadır.
Hastaların semptomları lezyonun yerine bağlı olmakla birlikte anemi, barsak alışkanlığında değişiklik, kilo kaybı, kanlı dışkılama ve barsak tıkanıklığına bağlı karın ağrısı gibi bulgular ile ortaya çıkabilir. Bazen de hiç bulgu vermeksizin tarama sırasında veya başka organlara yayılması nedeniyle de saptanabilir.
Kolorektal kanserler önlenebilir kanserlerin başında yeralmaktadır. Kolorektal kanser taraması, daha önce kanser veya kanser öncüsü (prekanseröz) lezyon öyküsü olmayan ve hatta hiçbir yakınması olmayan kişilerde erken evre kolorektal kanserleri ve prekanseröz lezyonları saptama işlemidir.Bu nedenle, kolorektal kanser taramasının amacı kanserin erken, tedavi edilebilir bir aşamada tespit edilmesi ve kolaylıkla tedavi edilebilmesidir.
Kolorektal kanserden ölüm, erken tanı koyarak ve kanser öncüsü olabilecek poliplerin çıkarılması (polipektomi)yöntemiyle ile azaltılabilir.Bu sayede son 10 yılda kolorektal kanser sıklığında anlamlı bir azalma olduğundan bahsedilmektedir.
Kolorektal kanserinde erken tanı ve tedavisi yüz güldürücüdür. Risk gruplarına göre mutlak tarama testleri yapılmalıdır. Genellikle 45-50yaşlarda tarama yapılmakla birlikte bu sınır 40 yaşa kadar çekilmektedir. En sık test olarak gaitada gizli kan bakılmasının yanında en etkili tarama metodu kolonoskopidir. Yeni tarama metodları da geliştirilmekte olup en fazla umut veren dışkıda DNA testi ve gaitada fekalimmün kimyasal testile tarama yapılabilmektedir.
Kolonoskopi, tüm kalın bağırsakların incelenmesine ve poliplerin çıkarılmasına izin veren en kapsamlı işlemdir.Kolonoskopi ayrıca diğer testlerden pozitif bulguları doğrulamak ve etkinliğini değerlendirmek için mevcut işlemler arasında altın standart olarak kabul edilmektedir.
Kolonoskop, ucunda ışık kaynağı ve kamera olan, sıvı alıp-vermeye ve içinden bazı kesici- toplayıcı sistemlerin geçebildiği, esnek bir görüntüleme cihazıdır. Kolonoskop çapı yaklaşık 15- 20 mm, uzunluğu ise 140-160 cm’dir. Kolonoskopicihazı kalın bağırsağın tamamını ve ince bağırsağın son15-25cm ile sınırlı bir kesimini görüntülenmesidir. Son 50 yılda artan sıklıkla yapılan kolonoskopi işlemine ait tecrübe ve biriken veriler kolon kanserinde önemli yeri olduğunu göstermiştir. İleri teknoloji gelişmelerle birlikte; HD monitör, FICE, NBI denilen ışık dalga boyunu değiştiren yöntemler, değişik boyama yöntemleri ve büyütme gibi fonksiyonları da kolonoskopi cihazına eklenmiştir.
Kolonoskopi, kanser dâhil birçok bağırsak hastalığının teşhisinde ve tedavisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Tarama amacı yapılıyor olmasının yanında diğer tetkikler sırasında saptanan lezyonların doğrulanması, polipler (kalın bağırsak duvarından köken alan, bazı tipleri kansere dönüşebilen oluşumlar), ülserler, iltihaplı alanlar, tümörler, damarsal lezyonlar, darlıkların tanısının konulabilmesi için de yardımcıdır. Tarif edilen lezyonların hem gereğinde biyopsi ile tanısı hem de tedavi işlemleri kolonoskopi seansı sırasında yapılabilir. Bu hastalıkların takibinde de rutin olarak da kullanılır.Kolonoskopi esnasında kanayan bir damar varsa endoskopik yöntemlerle durdurularak kanamaya bağlı ölüm riski ortadan kaldırılabilir. Eğer kalın bağırsakta bir darlık varsa, darlık bölgesi kolonoskopi esnasında balonla genişletilebilir ya da bu bölgeye stent takılabilir.
Bir veya iki kez normal saptanan kolonoskopi incelemesi, kolorektal kansere karşı ömür boyu korumanın ipucunu verebilir. Kansere bağlı ölümlerinin önlenmesinde kolonoskopinin etkinliği çok önemlidir. Kolorektal kanserin erken saptanması, ölüm riskini, kalın barsağın son kısmındaki kanserlerinde yaklaşık% 80 ve kalın barsağın başlangıç kısmındaki kanserlerinde ise en az% 40 ile% 60 arasında azalmayı sağlar.
Kolonoskopi planlanan hastaya doktoru tarafından işlem ayrıntılı olarak anlatılmalıdır. İşlemin yapılma gerekçeleri, varsa alternatif testleri, işlem öncesi kolon hazırlık diyeti (posasız diyet), bol su içmesi ve müsil ilacını nasıl kullanacağı hastaya yeterli zaman ayırarak anlatılmalıdır. İşlem sırasında biyopsi alınması veya tedavi amaçlı girişimsel işlemler belirtilmelidir. Kolonoskopinin dezavantajları arasında kapsamlı bağırsak temizliği ve 2-3 gün süren sıkı diyet ihtiyacı, diğer tarama testlerine göre daha yüksek delinme riski, zatürre riski (özellikle işlem derin anestezi altında yapıldığı zaman), küçük olasılıklı dalak yaralanması riski ve diğer tarama testleri ile karşılaştırıldığında daha yüksek işlem sonu kanama riski gibi komplikasyonlara sahiptir.
Toplum arasında, ‘‘kolonoskopi sırasında bağırsağım delinir mi’’ gibi bir endişenin sık olduğunu bilinmektedir. Bu sebepten dolayı bazen teşhislerde gecikmeler yaşandığı gibi, hasta hayatını da riske atmış olabilmektedir. Utanma duygusu ve işlem sırasında verilen havaya bağlı karın ağrısı gibi şikâyetler hastanın işlemi erteleme nedenleri arasında da görülmektedir. Hastanın ayrıntılı bilgilendirmesi, yakın ilişki ve yüzeyel sedasyonla bu sıkıntılar günümüzde artık çok sık görülmemektedir.
Kolonoskopi esnasında kanser yada kansere dönüşme potansiyeli olan lezyonlar rahatlıkla saptanabilir, eş zamanlı biyopsi alınarak kesin doku tanısı sağlanabilir. Kolonoskopi, kolorektal kanser için orta ve yüksek riskli popülasyonların taramasında kullanılan birincil yöntemdir. Bununla birlikte, mevcut modalitelerin herhangi birinin taranması tercih edilir.
Bu risklere rağmen kolonoskopi, boyut veya lokalizasyondan bağımsız olarak en iyi kanser öncüsükolorektal poliplerin yönetiminde tercih edilen yaklaşımdır. Çünkü cerrahi rezeksiyon kolonoskopi ile karşılaştırıldığında daha yüksek mortalite ve maliyete sahiptir.
Kolonoskopinin önemli bir dezavantajı performansta doktor bağımlılığıdır. Doktor bağımlılığı, kanser, adenomlar ve tırtıklı lezyonların saptanmasını etkiler; kolonoskopiden sonra uygun tarama ve izleme aralıklarının seçimini etkilemektedir. Genel olarak, kolonoskopi yapan gastroenterologlar kanserin önlenmesinde ve prekanseröz poliplerin saptanmasında gastroenterolog olmayan doktorlara göre daha etkili olduğu bildirilmektedir.
Kolorektal kanserli birinci derece akrabaları olan ya da 60 yaşın üstünde tanı konmuş ileri evre adenomu olan ya da kolorektal kanseri olan birinci derece akrabaları olan ve / veya ileri derece adenomları olan hastaların her birinde kolonoskopi yapılmasını önerilmektedir.
Kolonoskopi10 yıl evvelinden başlayarak her 5 yılda, en genç birinci derece akraba tanısı konulduğu yaştan ya da 40 yaşında(hangisi daha erken ise) başlanmalıdır.
Tarama kolonoskopisinin genel etkisini geliştirmek için kalite seviyesinin yüksek olması gerekmektedir. Kolonoskopi kalitesini göstergeleri şunları içermelidir: Çekum entübasyonu, geri çekilme süresi (kolondan çıkma süresi), polip (adenoma) tespit oranları, düşük-yüksek komplikasyon oranları, ön işlem tıbbi değerlendirme, uygun hazırlık talimatları işlem kalitesini göstermektedir.
Kolonoskopi öncesinde hastanın var olan diğer hastalıklar ve kullandıkları ilaçlar çok iyi değerlendirilmelidir. Gerekirse bu hastalıklara ait bölümlere danışılarak riskleri ve öncesi alınacak tedbirler göz önünde bulundurmalıdır. Kardiyoloji, göğüs hastalıkları ve aneztezi bölümleri ile yakın ilişkilerde bulunulmalıdır. Kullandığı tansiyon kalp, şeker ilaçları, kan sulandırıcı ilaçlar ve göğüs hastalıkları için kullanılan ilaçlar ayrıntılı olarak değerlendirilmelidir.
Standart kolonoskopi raporları düzenlerken hastaya aityaş, cinsiyet, varsa yakınmaları, işlem gerekçesi, endoskopik bulgular, endoskopik işaretlerin fotografikdökümantasyonu, barsak hazırlığının kalitesi, patoloji sonuçları dâhil olmak üzere takip planlaması belgeleri, uygulanan sedasyon adı ve miktarı mutlaka yazılır.
Kolonoskopi sırasında kolorektal kanserler çok değişik lezyonlar olarak görülebilir. Bu lezyonların net görülerek tarif edilmekte ve biyopsi alınmaktadır. Eğer endoskopik görüntü ile patoloji uyumlu olmazsa işlem tekrarlanabilmektedir. Poliplerin sayısı ve özellikleri, aile öyküsü ve tıbbi değerlendirme kolonoskopiler arasındaki süreye ilişkin kararları etkiler. Tümkalın barsak kanserleri ve polipleri bazen tek seansta tespit edemeyebilir.Şüphe varsa hasta ile tekrar görüşerek kolonoskopi işlemi tekrarlanabilir.